ŞANSINI KENDİN YARAT!

Kaderin üzerinde, düşündüğünden çok daha fazla söz sahibi olabilirsin. Basit önerilerimizi uygulayarak, karşına harika fırsatlar çıkmasını sağlaman mümkün.
Bazı insanların şanslı doğduğuna inanırız. Aslında böyle düşünerek, kaderimizi kontrol etmeye çabalamaktansa, sırtüstü yatıp olayları akışına bırakmış oluruz. Sonuçta “seçilmiş” şanslılardan değilsen, bu konuda ne yapabilirsin ki? Aslında, yapabileceğin çok şey var. Gerçek şu ki, gittikçe daha fazla psikolog bir konuda hemfikir: Hayatta önemli olan, eline hangi kartların geldiği değil, onları nasıl oynadığın. Başka bir deyişle, hepimiz kendi şansımızı yaratma gücüne sahibiz.  Utah Üniversitesi Psikoloji Profesörü Carol Sansone, “Şans olarak görünen şeyler; algı, kişisel özellik, seçim ve davranışların sonucudur. Ve bütün bunlar senin kontrolün altındadır” diyor. Okumaya devam et ve ipleri nasıl eline alacağını öğren.

Hertfordshire Üniversitesi’nden, The Luck Factor kitabının yazarı Psikolog Dr. Richard Wiseman, konu üzerinde 10 yıl süren bir araştırma yapmış. Araştırmalarının sonucunu, “Fırsat ve şans, çoğu insanın düşündüğünun aksine aynı şey değildir” diyerek açıklıyor.

Hayatın yüzde 10’undan fazlasının tesadüf ya da fırsatlarla dolu olarak geçmediğini düşünmemiz, Wiseman’a inanmamız için yeterli olur herhalde. “Geri kalanı, şans dediğimiz şeydir” diyor. “Ve bunu, senin hayata karşı olan tavrın belirler. Yani şans, gerçekte senin evrene ne tür mesajlar ilettiğin ve karşına çıkan sonuçları nasıl karşıladığınla ilgilidir.”

Şanslı olduğunu düşün
Şansını arttırmak mı istiyorsun? O halde yaklaşımını değiştir. Araştırmalar, şanslı olduğunu düşünen kişilerin gerçekten şanslı olma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Yani, düşünce gerçeğe dönüşüyor. Bunun nedeni, pozitif düşünen kişilerin rastlantısal durumlara karşı gözlerini dört açması. Böylece  karşısına çıkan fırsatı hemen yakalayabiliyor.

Wiseman’ın araştırmasında çalışanlar, bir yürüyüş yolunun üzerine farklı noktalara para bırakmış. Araştırmaya katılanların bazıları kendini şanslı, bazıları da şanssız olarak görüyormuş. “Şanslı” olanlar, parayı fark edip almış. Diğerleri ise paranın yanından yürüyüp geçmiş. “Şansını fark edenler iyimser kişilerdir” diyor Sansone. “Her koşulda şans arar ve iyi sonuç beklentisi içinde olurlar.” İşte anahtar bu: Eğer iyi olduğuna inanırsan, okulun spor takımına da seçilir, alışveriş merkezindeki çekilişi de kazanırsın. Bu gibi olanakları ne kadar çok kullanırsan, o kadar sık karşına çıkar.

Şanslı olmak için: Maryland Üniversitesi’nde İstatistik Uzmanı Daniel “Chip” Derman, “Piyango hakkında hep söyledikleri gibi, kazanmak için oynaman gerekir” diyor. Eğer fırsatları kullanmaz ve gerekeni yapmazsan, pozitif şeyler olmaz. Bunu yaparken çok dikkat etmelisin. Kaliforniya Üniversitesi’nde Psikolog Dr. Sonja Lyubomirsky, “Başkalarından aldığın tepkiler, şansını belirlemede önemli bir faktördür” diyor. “Eğer pozitif enerji yayarsan, insanlar pozitif karşılık verir.”

Odak noktanı değiştir
İşine bağlı bir çalışan olmanda, tüm kalbini ve ruhunu o büyük projeye vermende kesinlikle yanlış bir şey yok. Fakat dünyanın geri kalanına sırtını dönersen, belki de seni hedefine ulaştıracak bir başka yolu gözden kaçırırsın. St. Mary’s College of Maryland’da Psikoloji Profesörü Elizabeth Nutt Williams’a göre, daha az esnek olan kişiler, tek bir yola odaklanarak fırsatları gözden kaçırma eğiliminde oluyor. “Tünel görüşü dediğimiz bu bakış açısı sonuca daha hızlı ulaştırabilir, fakat fırsatlara açık olmak, uzun vadede senin için daha iyi sonuçlar getirebilir” diyor.

Şanslı olmak için: Üzerinde çok çalıştığın o projeye arada mola ver. Biraz soluklanmak, kafanı boşaltıp seni sakinleştirmekle kalmaz, üzerinde çalıştığın konuyla ilgili sana yardımcı olacak birileriyle temas kurmanı da sağlayabilir. İlham ve yeni fikirler her yerde gelebilir: İş çıkışı arkadaşlarla bir şeyler içerken biraz ofis dedikodusu duymanın bile faydası vardır. Örneğin patronun tavırlarını bu sayede daha iyi anlayabilirsin.

Daha fazla risk al
Şanslı olduğunu düşünenler daha çok fırsat elde eder çünkü yabancılarla sohbet başlatır ve iş konusunda önder olan kişileri izler. Olumsuz düşünmek yerine, “belki de şu işe bir bakmalıyım” diye düşünür. Ve iyi şeyleri kendine çeker. Aslında çok basit, bunu sadece ister! Örneğin hoş bir erkek arkadaş (kim demiş ilk hareketi yapan sen olma diye?) ya da harika bir iş (patronla yüz yüze görüşmekte ısrarlı ol). Ve daha önemlisi: İyi sonuçlar elde etmek, işlerin üstesinden başarıyla gelebileceğine dair inancını yükseltir ve gelecekte de risk alman için seni motive eder.

Şanslı olmak için: Kafanın içinde sinir bozucu bir ses sürekli, “yapacak bir şey yok” mu diyor? Bu ses tıpkı pimpirikli bir anne ya da lisedeki rehberlik öğretmenin gibidir. Aynı fikirde olmasan da sürekli onu dinlersin. Risk almak, sana bütün negatiflikleri duymazdan gelmeyi öğretir. Kendine şunu sor: Dener ve başarısız olursam en kötü ihtimalle ne olur? Daha ne kadar kendi yolumu çizmeyi reddedeceğim? Risk mi alacağım yoksa güvenli alanda kalmayı mı tercih edeceğim? Yanıtı zaten biliyorsun.

Başarısızlığı atlat
Evet, başarısızlık berbattır ve kendini kötü hissetmene neden olur. Fakat seni acımasızca eleştirmelerine izin veriyor, başvurduğun işlerden birkaç tane olumsuz yanıt aldın diye hedefini yeniden düşünmeye başlıyorsan, ciddi bir hata yapıyorsun. Lyubomirsky’e göre şanslı insanların genel özelliği, işler planladığı gibi gitmediğinde cesaretinin kırılmamasıdır. Bir kerecik olsun verdiğin kararın arkasında durmayı deneyebilirsin. Lyubomirsky bunu, “Başarısızlığın üstesinden gelmeyi bilmek” diye açıklıyor. Bil ki, gitmek istediğin yere ulaşmanı sağlayacak pek çok yol vardır.

Şanslı olmak için: Başına gelen birkaç aksilik için somurtmak yerine, onları avantaja çevir. Kendine şunu sor: Bir sonraki sefer ne yapmalıyım? Unutma: Hayatın küçük engelleri yolun sonu değil, sadece bir parçasıdır. Seni asıl hedefine yönlendirmek için karşına çıkar ve yeteneklerini kullanma fırsatı verir.

Kalıpları kır
Değişim güzeldir. Hayata “akışına bırak” formülüyle yaklaşan, günlük ya da haftalık rutininde değişime açık olan kişiler, fırsat ve rastlantıya da açık demektir.

Şanslı olmak için:  Her iki günde bir, rutin hayatından uzaklaşmak için kendine söz ver. Yapacağın küçük bir değişiklik bile, örneğin ofise yemek getirmek yerine yemek için dışarı çıkmak, iş yerine farklı bir yoldan gelmek, değişik bir fitness dersi denemek, temasta olduğun kişi sayısını iki kat arttırır ve iyi şeyler olma olasılığını yükseltir. Denman, “Alışılmışın dışına çıkmak, şansı yakalamanın harika bir yoludur” diyor.

TILSIMLI BİR HAYAT
Yanından ayırmadığın şeyler yüzünü kızartmasın. Büyükannenin madalyonu. Dört yapraklı yonca. 10 yıldır atamadığın, miadını doldurmuş iç çamaşırı… Bu “uğur getiren” nesnelerin gerçekten gücü var mı? Belki de. Batıl inançlar üzerine yapılmış, Psychological Science’da yayımlanan bir araştırmanın yazarı Lysann Damisch’e göre, bazı batıl inançlar performans arttırıcı etki yapabiliyor. Pek çok sporcunun önemli günlerde uğurlu formasını giydiğini fark edince bu çalışmaya başlayan Damisch, “Bu tür inanışlar insanların kendine olan güvenini arttırıyor” diye açıklıyor. “Başka bir deyişle, eğer uğurlu objeni yakınında tutarsan, kendini daha güvende hissediyorsun. Bu da senin daha iyi performans göstermeni sağlıyor.” Araştırmanın bazı sonuçları şunlar:

Artan dikkat ve titizlik:
Teste katılanlar bir golf sahasına alınmış. Bir kısmına golf topu verilirken “bu top bugüne kadar hiçbir atışı kaçırmadı”, bir kısmına ise “bu sıradan bir top” denmiş. Sonuçta şanslı topla oynadığını düşünenler yüzde 35 oranında daha başarılı vuruş yapmış. Aslında bu sonuç, tamamen konsantrasyonla ilgili.

Daha fazla kararlılık:
Bir anagram oyununda, katılımcılardan sekiz harfli bir diziden mümkün olduğunca çok sözcük türetmesi istenmiş. Uğur objesi olanlar, bu objeleri alınan katılımcılardan daha yüksek hedefler belirlemiş (16 sözcükten fazlası gibi) ve daha uzun süre uğraşmış (yaklaşık beş dakika daha fazla).

Daha iyi zihin:
Uğur objesi yanında olanlar, olmayanlara göre hafıza oyunlarında daha iyi sonuç almış. Hatta bu katılımcılar, kendini diğerlerinden yüzde 30 daha yetenekli hissettiğini iddia etmiş. Ne dersin,  dört yapraklı yoncanın marifeti olabilir mi?

BENZER YAZILAR