ROMALI FRANCESCO
Genç takımla geçen iki yıldan sonra, 1993 yılında dönemin teknik direktörü Vujadin Buskov, Brescia ile oynadıkları bir maçta dakikalar 87’yi gösterirken, Totti’yi ilk defa A takım formasıyla oyuna
alıyordu. Üç dakikalık o tecrübe Totti’nin hayatının en önemli anıydı. Bir sonraki sezon ilk 11’de forma giymeye başlayan henüz 17 yaşındaki bu genç, artık Serie A’da dikkatleri üzerine çekmeye
başlamış, o sezon ilk golünü de atmıştı.
Bu arada önce Cesare Maldini teknik direktörlüğündeki U-18, sonra ise U-21 milli takımlarında İtalya forması içinde parıldıyordu. “Roma bir günde inşa edilmedi” diye bir atasözü vardır. İşte
Totti ile Roma şehrinin kaderi de aynıydı. Onun da kariyerinin en efsane yıllarını inşa etmeye başladığı 1997 yılında, Roma’nın teknik direktörlük koltuğuna kurt hoca Zdenek Zeman oturmuştu.
O güne kadar forvet arkasında oynayan Totti, Zeman ile beraber hem takımın kaptanlığına hem de sol açık mevkiine evriliyordu. 4-3-3 sisteminde oynayan bu yeni Roma’da, kaptan iki sezonu 30 gol ile kapadı. 21 yaşına gelmiş ve eski Roma tanrılarını aratmayacak kadar yakışıklı bu adam, tribünlerin de çoktan sevgilisi olmuştu. Cezalı ya da sakat olduğu maçları küçüklüğünden beri gittiği güney tribününde izliyordu. Yine böyle maçların birinde klişeleşecek bir pankart açılmıştı: “No Totti No Party (Totti yoksa parti de yok!)” Kimi zaman formasının içine giydiği mesaj içerikli tişörtleriyle, kimi zaman tribünlere koştuğu gol sevinçleriyle, her çıktığı maçta “ben de sizden biriyim” derken; tribünler sırf onu izlemek için gelen taraftarlarla doluyordu. Spor gazetelerinde ismi daha büyük puntolarla yazılmaya başlayan ve özel hayatı dahi takip konusu olan bu adamı en özel kılan şey, hiç şüphesiz Roma şehrine duyduğu aşk oldu: “Bir gecede altı kızla dışarı çıktım. Hepsini birbiriyle aldattım ama Roma’yı asla aldatmadım.”