Yeni araştırmalar, sperm sayılarının hızla azaldığını ileri sürüyor.
Sperm sayısı neden azalıyor? Men’s Health, bir aile isteseniz de istemeseniz de bunun neden şu anda sizin için önemli olduğunu araştırıyor.
Derleyen: Saide Tokuç
Avradeep ve Emma, 2010 yılında Bristol, İngiltere’de yaşarken ve her ikisi de 30’lu yaşlarının başındayken tanıştı. Bir aile istediklerini bildiklerinden, ilişkilerinin ilk yılında bir çocuk sahibi olmayı denemeye başladılar. Ancak aylar süren denemelerden sonra hiçbir şey elde edemediler.
Endişeli bir hâlde doktorlarına gittiler. Her ikisi de birçok kan testi yaptırdı, Avradeep ayrıca bir sperm analiziyle testlere devam etti.
Sonuçlar, birkaç hafta sonra, Avradeep squash oynarken geldi ve Emma arayarak konuşmaları gerektiğini söyledi. Eve döndüğünde Emma’nın hamile kalamamasının sebebini öğrendi: Kendisi.
BOŞ SİLAH
Bir tahmine göre kısırlık, altı heteroseksüel çiftten biri kadar yüksek bir kitleyi etkiliyor. Vakaların üçte biri erkekten kaynaklanıyor. Tıp biliminin avantajlarına rağmen, bir araştırma problemin daha da kötüye gittiğini ileri sürüyor: Geçtiğimiz yıl yayımlanan bir çalışma, Kuzey Amerika, Avrupa, Avusturalya ve Yeni Zelanda’daki erkekler arasında, 40 yıldan daha kısa süre içinde sperm sayısının yarıdan fazla azaldığını gösterdi. Bilim insanları ise sperm sayısı çalışmalarının doğruluğuna katılmamaya bayılıyor. Ancak Belfast’ta yer alan Queen’s Üniversitesi’ndeki Centre for Public Health’ten emekli profesör Sheena Lewis gibi araştırmacılar için, istatistikler hem sperm sayısı hem de (belki de daha önemlisi) kalitesi yönünden erkek fertilitesi ve üreme sağlığı için yaygın bir tehdit oluşturuyor.
Emma ve Avradeep gibi çocuk bekleyen bir çift değilseniz, sperm sayılarının hiç de önemli olmadığını düşünmeniz çok kolay. Ancal Lewis’e göre, çıkarımlar tehlikeli ve de çok yaygın: “Son birkaç yılda yayımlanan çok sayıda rapor, spermin felaket habercisi olduğunu gösteriyor.” Sperm üretimi ve kalitesi azalıyorsa – Lewis’in azaldığına inandığı üzere – “bu, toplumsal sağlıkla ilgili çıkarılacak büyük bir derstir.
Ders ne mi? Yetersiz sperm kötü sağlık anlamına gelebilir. Lewis, azalan fertilitenin, kardiyovasküler sorunlar, daha düşük zihinsel sağlık özbeğenisi ve beklenen yaşam süresinde azalma gibi sorunlarla ilişkilendirildiğini söylüyor. Kısacası, erkekler fertilite konusunda her zamankinden daha çok endişeli olmalı. Kısmen bunu yapmama sebebimiz, fertilite yükünü kadınlara atmaya alışmış olmamız. Bu, sperm araştırmasını ve sperm bilincinin ön planda olmasını engelliyor. Yanlış gidenin ne olabileceğine dair hâlâ yalnızca teorilerin olması da bundan kaynaklanıyor olabilir.
HAFİF TÜTEN SİLAH
“Sperm üretimini sıklıkla pahalı araç üreten bir fabrikanın seri üretim hattına benzetiyorum,” diyor İngiltere’nin en büyük tüp bebek (IVF) tedavi merkezlerinden biri olan Oxford Fertility’nin tıp direktörü Dr. Tim Child. “Sadece bir parçanın yanlış gitmesi yetiyor ve sonunda, nihai ürün olması gerektiği kadar iyi olmuyor. Sperm söz konusu olduğunda, bir enzim kayıpsa, bir protein pek doğru değilse, üretim hattında nerede olduğuna bağlı olarak nihai sonucu etkileyecektir.”
Lewis’e göre, bu seri üretim hattı sorunları beslenme planımıza ve hayat tarzımıza bağlanabilir. Lewis, araştırmacıların, Hindistan gibi ülkelerdeki erkekler Batılı hayat tarzını benimseyince görülen obezite, sigara içme, hareketsizlik ve alkol ile illegal uyuşturucu kullanımında artışları da içeren sonuçların, potansiyel olarak sperm sayısını düşürebildiğini ve DNA’sına hasar verebildiğini gördüğünü belirtiyor. Çevresel kirleticilere ek olarak böcek ilacı, bitki öldürücü ve resim malzemeleri gibi kimyasallara maruz kalmanın da düşük sperm sayısına katkısı olabilir.
Erkek kısırlığının bilinen en önde gelen sebeplerinden biri, varikosel, yani testisteki varisli damarlarda bir yığın olmasıdır. “Bu, testisleri ısıtan bir kan konjesyonuna yol açar,” diyor klinik embriyolog Sheryl Homa. “Testislerin derecesini çok fazla yükseltirseniz, sperm gelişimini yıkıma uğratabilirsiniz.”
Homa, varikosel onarımının potansiyel faydalarına inanıyor ancak bu görüşte herkes hemfikir değil. Dr. Child, onarımın çiftler için gerçekten bir fark yarattığını gösteren iyi kalitede çalışmaların eksikliğine işaret ediyor. Sperm sayıları gelişebilir, diyor, ancak “bunun bir bebeğin doğmasıyla sonuçlanacağı kesin değildir.”
Genel olarak, erkeklerin fertilite problemlerini “onarabilecek” ilaçlar veya ameliyatlar yok. Henüz. Weill Gornell Medicine’in cinsel sağlık ve tıp direktörü Dr. Darius Paduch gibi bazı bilim insanları çözümler bulmayı hedefliyor. İlk bakışta hiç sağlıklı spermi yokmuş gibi görünen erkeklerde sağlıklı spermleri tespit edip çıkaran bir teknik üzerinde çalışıyor.
Ancak yeni tedaviler kadar, erkekler spermlerini geliştirecek birkaç şey yapabilir. “Erkekler her 70 günde bir yeni sperm üretiyor,” diyor Lewis. “Hayat tarzınızı yalnızca üç aylığına değiştirseydiniz sperm kalitenizi geliştirebilirdiniz.” Bu değişiklikler her zamanki şüphelileri içeriyor: Alkolü (günde iki ya da daha az birayla fertiliteniz büyük olasılıkla güvende), tütün kullanımını (sigaranın içeriğindeki siyanür gibi malzemeler sperm için zehirlidir) ve esrar kullanımını azaltmak (spermleri yavaşlatır ve hatta sperm üretimini kalıcı olarak azaltabilir). Ayrıca, iyi bir diyet ve egzersizle sağlıklı bir kiloyu korumanın, sperm niteliğinin ve niceliğinin gelişmesine yardımcı olabilmesi de şaşırtıcı değildir. Kompresyon şortları, laptoplar, sıklıkla bisiklet sürmek veya sıcak bir banyoda uzun süre geçirmek gibi ısı artışından kaçınmaya da değer.
Sperm sayılarının çok kötü seviyelere düştüğüne daha az emin olan Dr. Paduch gibi fertilite uzmanları dahi, sperm kalitesiyle ilgili düşünmenin yine de çok önemli olduğunu söylüyor. Şimdi. “Bize hep erkek fertilitesinin ve spermlerinin yaşla değişmediği söylendi ancak şimdilerde 35 yaş civarında DNA kalitesinde değişiklikler görüyoruz,” diyor. “Asıl endişe, bekleyen erkekler.” Sadece çocuk yapması daha zor olduğu için değil, ayrıca azalan sperm kalitesi “çocuğunuzun sağlığını etkileyecektir,” diye ekliyor.
SAVAŞI KAZANMAK
Avradeep ve Emma’da olduğu gibi tedaviler yetmediğinde, çiftler aile kurmak için alternatif yöntemlere başvurabilir. Ancak azalan erkek fertilitesinin kendisi gibi, bunların birçoğu hâlâ erkekleri bir yetersizlik hissiyle baş başa bırakıyor. “Bu, partnerlerinin en çok istediği şeyi sunamıyor olmalarının getirdiği suçluluk,” diyor Homa. “Konsültasyon sırasında çöküş yaşayan birçok erkek oldu.”
Sonucunda, Avradeep ve Emma donör spermini tercih etti. “Donör spermini kullanmanın aslında sadece donör DNA’sını kullanmak olduğunu ve babanın siz olduğunu fark ettiğinizde,” diyor Avradeep, “donör spermini kabul etmek çok daha kolay oluyor.” Homa, bazı erkekler için “ebeveyn olmanın biyolojik olarak ebeveyn olup olmadığınız değil, bir çocuğu nasıl yetiştirip sevdiğiniz” anlamına geldiğini söylüyor.
Üç tur rahim içi inseminasyon ve beş tur IVF sonrası, geçtiğimiz nisan ayında Emma sağlıklı bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ancak bu tarz hikâyelere rağmen, erkek fertilite problemi hâlâ büyük ölçüde çözümlenmemiş durumda. Sperm çalışmaları çok büyük rakamlarda insan ve birçok yıl gerektiriyor ve düşük sperm sayısını çevreleyen utanç, bunun gölgede kalmasına neden oluyor. Bu nedenle, şu an mevcut olan çözüm, erkekleri deneyimleriyle ilgili konuşma konusunda yeterince cesaretlendirmek.
“Ne kadar paylaşırsak o kadar kabul edilebilir olur,” diyor Homa. “İnsanlar yalnız olmadıklarını anlarsa tabu kırılır ve gerçek konuşma başlayabilir.”