Spor İrade Meselesidir!

Basın ve reklamlar, spor hayranlığının, özellikle de koşu merakının çağımıza damga vurduğunu söylüyor. Koşmak dünyada en çok tercih edilen sportif faaliyetlerden biri. Koşanlar genelde acelesi olan stresli kişiler ve formuna dikkat eden kadınlar. Ne kadar da sizi andırıyor değil mi? Hal böyleyken, akıllara şu soru geliyor: Bu kadar insan gözümüzün önünde koşarken, siz neden hala kendi pasifliğinizden yakınıyorsunuz? Yeni yıl için aldığımız kararlarla kendimizi sporun altı üstü “bir irade meselesi” olduğuna ikna edeceğiz. Yoga, kick boks, crossfit… Ne duruyoruz? Yaşasın deneme dersleri! Bazılarımız bununla da yetinmeyecek ve gardırobunu da elden geçirecek. Fakat sonuçta balon sönecek ve geriye yalnızca az giyilmiş yeni kıyafetler kalacak.

Neden konu spor olduğunda kararsız insanlara dönüşüyoruz? Sporla aramız kötü diye, en ufak bir hareketten bile uzak durmamız şart mı? Psikanalist Caroline Carron’a göre fiziksel aktivitelerle kurduğumuz bu muğlak ilişkinin temelinde motivasyon sorunu bulunuyor. Motivasyonumuz spor yapmaktan ne anladığımızla da doğrudan alakalı. Birçoğumuz spordan zevk almak yerine kendimizi zorlamayı seçeriz. Hiç şüphe yok ki spor yapmak kişinin kendiyle yüzleşmesini gerektirir. Fakat sağlayacağı karın ne olduğu bilinmeden yatırım yapılmayacağı da aşikardır. Nedir spor yaparak elde edilecek olan şey? Zayıflamak mı? Yeni bir görünüş mü? Ya da sağlıklı bir beden?

Mesele şu ki, eyleme geçmesi için insanoğluna tek bir neden yeterli gelmez; sadece kilo verme amacıyla yapılacak koşu veya yüzme uzun ömürlü bir girişim olmayacaktır. Carron, kişinin gerçek bir bağlılık gösterebilmesi için seçilen aktivitenin sunduğu mantık çerçevesinin bizi tatmin etmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü Freud’un da vurguladığı gibi, eyleme atfettiğimiz anlam ile arzularımızın bir kesişim noktası yoksa kötü bir başlangıç yapmışız demektir. Tüm o spor derslerine geç kalışlarınız ya da vakit ayıramayaşınızın temelinde de işte bu gerçek var. Sonrası ise malum; kendimize kızıyoruz. Caroline Carron, “Arzu yapay temellere dayanıyorsa, kısa vadede onu sürdürmek çok güçtür” diyor ve çözümün kendi kendimizin nabzını iyi tutmakta olduğunun altını çiziyor. “Spor yapmak için önce bir eleme yapmak gerekir. Kişi bu sayede kendisine fiziksel ve ruhsal olarak en yüksek tatmini sağlayacak, vücudunu uyaracak spor dalını bulur.” Özetle, amacımız silkinip kendimize gelmekten ziyade sevdiğimiz, zevk aldığımız sporu yapmak olmalı. Diyelim ki hedefimiz doğru nefes almak. Carron, kardiyo yapmanın tam da bu amaca hizmet ettiğini hatırlatıyor fakat şunu da ekliyor: “Bu egzersiz doğası itibarıyla size uygun değilse neden kendinizi zorlayıp kaçınılmaz bir başarısızlığa uğrayasınız, sağlığınıza zarar veresiniz?” Maksat doğru nefes almaksa, yürüyüş, pilates, meditasyon gibi spor dalları da pekala bu işe yarayabilir!

Derleyen: Serra Akyüz

BENZER YAZILAR