TELEVİZYONCULUK BUZA YAZI YAZMAKTIR: ERCAN TANER RÖPORTAJI

1Bazı sesler vardır, aklınıza kazınır. Bazıları ise hem kalbinize hem aklınıza. Dünyanın en alt liglerinden, en iddiasız maçı anlatması için mikrofonu ona verin; öyle bir anlatır ki, kendinizi El Clasico izliyor gibi hissedersiniz. Meslekte 30 yılı devirmiş ama gözlerindeki muzip ve heyecan dolu bakışı hiç solmamış, mikrofona aşık bir adam; Ercan Taner. 

Röportaj: Burcu Kapu

Babanız da futbolun içinde bir isimdi, uzun yıllar teknik direktörlük yaptı. Peki siz hiç futbol oynamayı düşündünüz mü?

Ben futbol oynadım. İstanbul Erkek Lisesi’nde İstanbulspor çalışıyordu ve babam da o kulübün teknik direktörüydü. Ben de orada yedi yaşımdan itibaren futbol oynamaya başladım. Solaktım önce onu söyleyeyim. Sonra babam Ankaragücü’ne gidince, Ankaragücü’nün yıldız takımında forma giydim. İstanbul’da Vefaspor’da devam ettim. Sonra babam bana şunu söyledi: “İyi oyuncusun, sol ayak iyi ama birinci lig seviyesinde hiçbir zaman olamazsın.” O zaman ikinci ve üçüncü ligler Türkiye’de şimdiki kadar iş de yapmıyordu. Bunları bana açıkça söylemesi çok iyi oldu. Ben de futbolcu olamayacağım gerçeğiyle yüzleşmiş oldum.

Sonra bu fikrinden vazgeçtiği ya da “Ben o zaman yanlış düşünmüşüm” dediği oldu mu?

Hayır. Mesela oğlumu çok izledi. Onun için biraz üzerine eğilse iyi futbolcu olur derdi. Ama o da okulla birlikte futbolu götüremedi. Aslında Türkiye’de herkesin başındaki problem bu; ya okulu bırakacaksın ya sporu. Eskiden devam mecburiyeti olmadığı zamanlarda Metinler, Feyyazlar okulları bitirdiler. Ama şimdi devam mecburiyeti var.

Eğitim sistemi sporcu yetiştirmeye pek müsaade etmiyor diyebilir miyiz?

Aynen. Mesela Olimpiyat şampiyonu yetiştirmek istiyorsak artık okulların burs vermesi gerekiyor. Tıpkı Alman ve Amerikan sistemlerindeki gibi. Çok yazık oluyor. Lisenin sonuna gelen çok önemli bir yüzücü ya da basketbolcu bir anda kaybolabiliyor. Son dönemde basketbolun popülerliği artıyor olsa da, ülkenin aslında ana spor dalı futbol. Futbola bu denli endeksli olduğumuz için mi diğer branşlardan ve özellikle Olimpiyat ruhundan uzak kaldık? Ailelerin çocuklarının geleceğini kurtarmak için ister istemez ya eğitime önem vermeleri ya da “Bari futbolcu olsun, daha çabuk para kazanır” düşüncesi, Olimpik ruhu benimsemediğimizi gösteriyor. Eğitim sistemiyle ilgili bir olay bu. Dünyada Olimpizm düşüncesi artık 6 yaşında başlıyor. Okullarda kaybetmeyi, kazanmayı ve sporda başarıyı öğretiyorlar. Sonra bu liseye kadar gidiyor. Hala beden eğitimi derslerinde, “Üniversite sınavına gireceksiniz, o yüzden bugün beden hocanız yerine matematik hocanız gelip ders yapacak” deniyor. Çocuk için zaten üniversiteyi kazanmak çok önemli çünkü sporcu bursuna teşvik eden bir sistem yok. İşte bu yüzden maalesef ülkemizden Olimpiyat şampiyonu çıkaramıyoruz.

Bakın mesela, Romanya’dan Nadia Comaneci 14 yaşındayken 1976 Montreal Olimpiyatları’nda şov yaptı ve bütün dallarda altın madalya kazandı. Düşünsenize, Romanya’dan bir kız çocuğu çıkıyor, elinde oyuncak ayısı var, bütün madalyaları alıyor. Neden? Çünkü 6 yaşında keşfedilip bu yolda eğitiliyor. Bizim de Olimpiyatlar’da mesela jimnastikte madalya kazanmamız lazım. Bunun için pilot iller belirledik. Bolu vardı ama olmadı. Biliyorsunuz Aykut Kocaman eski jimnastikçi. Sahadaki estetik hareketlerini jimnastik sayesinde kazanmıştı.

Yani ülkenin spor politikası ile eğitim politikası ortak bir plan oluşturmalı diyorsunuz.

Tabii çünkü aileler de karar veremiyor, onları da doğru yönlendirmek lazım. Haklı olarak ya çocuğum iyi sporcu olamazsa, üniversitede başarılı olamazsa ne olacak bu çocuk diye endişe ediyorlar. Bu yönlendirmeyi siz ve ben yapamayız. Bu devletin spor politikası olmalı. Bu konuda artık daha ciddi çalışmalar var. Bu arada ben şuna da karşı değilim; yeri geldiğinde çok iyi bir Türk sporcuya, Amerika daha 12 yaşındayken vatandaşlık ve burs veriyor. Devşirme sporcu gerekiyor, bunu bütün başarılı ülkeler yapıyor. İspanya’nın spordaki en büyük başarısı Olimpiyat kadrosu kurmasıdır. Bu 15 yıllık bir yatırımdır. Bizde de şimdi bu yatırımlar başladı.

Futbol fanatizmi de Olimpiyat ruhunu öldürüyor mu? 

Ona fanatizm değil de holiganizm diyelim. Renklerin fanatiği olabilirsiniz ama vurup kırınca holigan oluyorsunuz. Esasında Olimpiyat ruhundan çok ayrı bir şey diye düşünüyorum ama holiganizm birçok şeyi öldürür.

BENZER YAZILAR