Bu bulgu, insanların neden terlediği konusundaki evrimsel bir açıklamayı da destekliyor: Olası bir “savaş ya da kaç” durumunda kaldığımızda derinin ıslak olması, yırtıcı hayvanların bizi kavramasını zorlaştırıyor. Harvard Üniversitesi’nden evrim biyoloğu Dr. Daniel Lieberman ise başka bir teori atıyor ortaya. Afrika’da yaşayan küçük, tüylü bir hayvan olduğunuzu düşünün. Avcı bir kuş sizi öldürüp yemek için yaklaşıyor. Nemli pençeler bir ağacın dallarına ya da tepenin eteğindeki bir taşa tutunmanızı kolaylaştırarak, kaçmanızı sağlayabilir. Bu, bir kitabın sayfasını
çevirmek için parmağınızı ıslatmanız gibi bir şey. Gerginlik terlemesi soyumuzu korumamız için de yararlı olmuş olabilir. Amerikan ordusunun yaptığı bir araştırmada, insanlardan iki farklı görev sırasında ter örneği alınıyor: İlki koşu bandında, ikincisi hayatlarında ilk kez skydiving yaparken. Farklı bir grup gönüllüden de beyin tarayıcısına bağlıyken bu iki ter örneğini koklamaları isteniyor. Koşu bandında alınan terleri kokladıklarında ilginç bir şey olmuyor ama skydiving terinin kokusu, beyinlerinin alarmla ilişkili bölgesinde hareketlenmeye neden oluyor. Yani kelimenin
gerçek anlamıyla korkunun kokusunu alıyorlar. Başka bir deyişle, teriniz çevredekilere kötü koku yayarak onları olabilecek kötü bir şeye karşı uyarabiliyor.
ABD’deki Monell Kimyasal Duyular Merkezi’nden araştırmacı Dr. Pamela Dalton ise terinizin kokusunun siz ve çevrenizdekiler için bir çeşit sağlık ölçeği olabileceğini söylüyor. Terin kendisi aslında kokusuzdur ama cildinizdeki bakterilerle etkileşime girdikten sonra ağır bir koku oluşuyor ki bu da oldukça tanıdık. Bir hastalıkla başa çıkarken terinizin kokusu da değişebiliyor. Psychological Science dergisinde yayımlanan bir araştırma insanların, biri hasta olduğunda bedeninden yayılan kokunun farklılığını algıyabildiğini ortaya koydu. Araştırmacılar hasta bir
insanın bağışıklık sisteminin harekete geçtiğini gösteren bir kimyasal yayarak, bir tür ipucu verdiğini düşünüyor. Bu ipucu, aslında çevredekileri çok fazla yaklaşmamaları için uyarmış oluyor.
Reklamcılar ilk kez ter önleyici maddeleri pazarlamaya başladığında tarih 1800’leri gösteriyordu, hedef kitle ise kadınlardı. O zamanlar erkeklere bu durumdan korunmaları için bir şeyler önermek akıllarına gelmemişti. O tarihlerde birçok erkek terlemeyi ve biraz kokmayı erkekliklerinin işareti olarak da görüyordu. Bu durum, erkeklerin ağır iş kollarından ziyade masa başı işlerde de çalışmaya ve ofislere taşınmaya başladığı 1930’larda değişmeye başladı. Reklamcılar da fırsatı gördü. Auburn Üniversitesi’nde ter önleyiciler ve deodorantlar üzerine çalışan tarihçi Dr. Cari Casteel, “Bütün gün dışarıda çalışan bir çiftçiyseniz kimse terli olup olmadığınıza ya da vücut kokunuza bakmaz. Ama bir ofiste çalışıyorsanız insanların buna dikkat edeceği fikri aklınıza girmeye
başlar” diyor.
Erkekler için ilk ter önleyici ürünün reklamı, bugün hissettiğimiz gerginlikleri çarpıcı şekilde özetliyor. 1938 Ekim’inde yayınlanan bir reklam tipik bir örnek: “Odorono Ice” adlı bir ürün için hazırlanmış reklam, iki farklı senaryonun içinde kalmış bir adamı gösteriyor. Genç adam, ilkinde elinde bir raketle sportif bir görüntü çizerken; ikincisinde elinde kağıt destesiyle ofis ortamını simgeliyor. Reklamın sloganı ise şöyle: “Soyunma odasında sorun yok ama burada olmaz.” Casteel, bu reklamların erkeklerin kafasına yıllarca tek bir fikri kazıdığını söylüyor: “Bazı durumlar
vardır ki asla terlememelisin.” Elbette teri kontrol altına alma işi, eczaneye gidip en iyi ter önleyici ürünü istemekle bitmiyor. Çünkü çoğu durumda tüm vücudunuzu basan gerginlik kaynaklı
terden kurtarmaya yetmiyor. Peki ama ne yapabilirsiniz? Dr. Perry Parrish’e göre birçok insan için stres tipi terlemeyi çözmenin en iyi yolu, stresin kendisinden kurtulmaktan geçiyor. Dr. Parrish, ilk önce hastasından en son aşırı terlemeden dolayı rahatsız hissettiği anı düşünmesini istiyor: “Ne yapıyordunuz ve tam terlemeye başladığınız sırada ne düşünüyordunuz? Kilit soru şu: Sizi gerçekten utandıran bir şey mi yapıyordunuz, yoksa önemsiz bir durumu mu büyütüyordunuz?”
Dr. Parrish’e göre insanlar her şey mükemmel gidiyor olsa bile sıklıkla en kötü senaryoyu hayal eder. Bu olduğundaysa, zihin vücuda terlemeye başlamasını söylüyor. Öyle durumlarda yapılacak en iyi şey, durumun farkına vararak bir değerlendirme yapmak. Örneğin, çevrenizdekilerin tepkisi nasıl? Kimse mutsuz ya da rahatsız gözükmüyorsa, büyük olasılıkla gereksiz bir şekilde stres yapıyor ve terliyorsunuz. Hem de küçücük bir şey yüzünden. Bu da bir tür beyin egzersizi. Ancak sık sık pratik yapmadan kendinizi geliştiremezsiniz. Bunun ter deneyindeki adamlara da yardımı dokunacağı kesin. Birkaç matematik problemi yüzünden terlemek yerine, sakince geriye çekilip işlerinin ne kadar kolay olduğunu, yanlarındaki adamların da kendileri gibi bu basit işlemleri yapmak zorunda olduğunu fark etseler, o kadar terlemezlerdi. Sakin bir kafa ve doğru bakış açısı; gerginlik yüzünden terlemeyi engellemenin yolu işte bu. Basit bir matematik işlemi kadar net