TiNDER TAKTİKLERİ

“Kimseyle buluşmak istemesem bile, zaman zaman kendimi Tinder’da parmağımı sola ve sağa kaydırırken buluyorum.”

2Diğer kullanıcılar hakkındaki bilgiler de aynı şekilde sınırlı. Tek görebileceğiniz ad, yaş, en fazla beş fotoğraf ve kısa bir biyografi.

Tinder’ın çalışma prensibi de bir o kadar basit. Beğendiğiniz bir profil görürseniz, parmağınızı sağa doğru kaydırıyorsunuz. Profil ilginizi çekmedi mi? O halde sola. Eğer beğendiğiniz kişi de sizi beğenirse, bu bir eşleşmedir. Böylece, uygulama üzerinden konuşmaya başlayabilirsiniz. Birbirinizin profillerini karşılıklı olarak beğenmediğiniz sürece temasa geçmeniz mümkün değil. Bu arada sadece eşleşmeler hakkında bilgilendirilirsiniz; reddedilme halinde uyarı almazsınız.

Uygulama üzerinden konuşmak da yine aynı şekilde basit. Hiçbir detayınız paylaşılmaz ve sadece yazılı mesaj gönderebilirsiniz. Bu sayede beklenmedik tacizedici fotoğraflar ya da internet linkleriyle karşılaşmazsınız. Tinder, en son ne zaman aktif olduğunuzu gösterir ama çevrimiçi olduğunuzu göstermez. Hoşlandığınız kişinin WhatsApp’ta çevrimiçi olup sizinle konuşmadığında
verdiğiniz sabırlı mücadeleyi düşünürseniz, bir parça rahatlama sunduğu kesin.

Bu kadar basit bir formata sahip olsa da, Tinder ilginç bir şekilde bağımlılık yapıyor. Öyle ki, bu senenin ilk çeyreğinde aylık aktif altı milyonun üzerinde kullanıcısı olduğu görüldü. Şirket Tinder üzerinden evlenenlerin bile olduğunu söylüyor. Benim şu ana kadar aldığım tek teklif ise, ayakta seks yapmak oldu.

Neyse, ben kendi macerama döneyim. Tinder’da tatlı bir profil fotoğrafının beni “satmaya” yeteceğini düşünerek, bazı fotoğraflar yükledim. Kendimce başlangıç için bir kural belirledim; Tinder’daki hiçbir konuşmayı ben başlatmayacaktım. Kulağa çok eski kafalı gelebilir ama yine de ilk hamleyi erkeklerden bekledim. İlk eşleşmelerimden biri benden 6 yaş küçüktü. Neşeli ve nötr bir “merhaba” mesajı attı. İsmine bakarak yahudi olduğunu düşündüm ve kurnazca “şalom” diye cevap verdim. Ne iş yaptığını sordum. Satış temsilcisi olduğunu söyledi. Sonrası kolayca aktı. Beni kısa sohbetimizde birkaç kez güldürmeyi başardı ve ona telefon numaramı verdim, böylece WhatsApp’tan yazışacaktık. Dinlediği müziklerle ilgili sohbet ettik. Müzik zevkimizin de uyuşmasıyla kendime “Bu adamla bir şeyler içebilirim” demeye başlamıştım.

Ama elimde birçok aday vardı. Bana üçüncü mesajında seks yapmayı öneren ve cevap yazmamama ve beni hiç görmemesine rağmen hala arada beni özlediğini belirten mesajlar atan adamı saymıyorum. Ama diğer eşleşmelerim daha ölçülü ve genelde eğlenceli kişilerdi. Bir tanesinin profilinde bir otomat makinesi olduğu yazıyordu ve ben komik bir şaka olduğunu düşünüp sohbet etsem de, aslında o makineleri sattığını öğrendim. Bir tanesi de Rio’daki (ikimiz de orayı görmüştük) kadınları güzel bulduğumu söylediğim için heteroseksüel olup olmadığımı sordu. Çoğu konuşma birkaç mesaj sonrasında kilitleniyordu. Bir kadını tanımadığı bir adamla uzun uzun sohbet ettirebilmek kolay değil tabii ki.

Bu arada, satış temsilcisiyle randevuya çıktım. Şaşırtıcı bir şekilde çok eğlenceli biriydi. Müzikten ve elimizde olsa hangi dönemde yaşamak istediğimizden konuştuk. O 60’ları seçti. Sosyal medyanın gelecekte insanların tanışma şekillerini daha nasıl değiştireceğini hayal ettik. Çokça viski içtik ve eve 01.00’de döndük. 26 eşleşmeye sahip olduğum bir aylık Tinder maceramdan
bana kalan tek randevu bu oldu. Belki gerçekten öylesine takılacak birini aramıyordum. Zaman zaman kendime bu uygulamayı silmem gerektiğini söylüyorum ancak Tinder bir çeşit bağımlılık gibi oldu. Kimseyle buluşmak ya da konuşmak istemesem bile, zaman zaman kendimi Tinder’da parmağımı sola ve sağa kaydırırken buluyorum. Eşleştiğim erkekler oluyor ama hiçbirine mesaj atmıyorum, gelenlerin de çoğuna cevap vermiyorum. Bu erkeklerden biri olmak istemiyorsanız, okumaya devam edin ve Tinder’ı en etkili şekilde kullanmayı öğrenin.

BENZER YAZILAR