TİROİT İLE İLGİLİ BİLMEN GEREKENLER

Tiroit bezi, kadınların köprücük kemiğinin üst tarafında sessiz sakin duruyor. Ancak düzensiz çalışmaya başladığında kilo dengemizden zihin sağlığımıza kadar vücudumuzdaki her yapıyı etkileyebiliyor.

Peki, nasıl oluyor da milyonlarca kadın tiroit teşhisi için doktora gidiyor? Ve doktorlar neden tedavi yöntemleri konusunda neredeyse gırtlak gırtlağa geliyor? WH konuyu mercek altına aldı.

Tiroit bezi neden kabusumuz haline geldi? 

Boyu küçük ama işlevi büyük: Tabii ki tiroit bezinden bahsediyoruz. Boynumuzda duran kelebek biçimli bu minik bez, neredeyse her kadının kâbusu olmuş durumda. Neden mi? Çünkü yorgunluk, huysuzluk ya da aşırı kilo alma gibi vücudumuzda ters giden birçok şey için onu suçlayabiliriz. Kaba bir hesapla yaklaşık 16 milyon kadın, metabolizmalarını, bağırsaklarını ve beyinlerini düzene sokan hormonları üreten tiroit beziyle ilgili hayatlarının bir noktasında sorun yaşayacak. Daha net konuşmak gerekirse: Her 10 kadından biri, bu salgı bezinin tembelleşerek yeterince hormon üretmemesiyle ortaya çıkan tiroit yetmezliği (hipotiroidi) ile uğraşıyor olacak.

Aslında bu duruma tanı koymak oldukça basit. Sıradan bir kan testi ile kandaki TSH (Tiroid Bezini Uyarıcı Hormon) miktarına bakılabiliyor. Ancak sorun şu ki, doktorlar yıllardır ideal TSH miktarının ne olması gerektiği konusunda ortak bir karara varamıyor. Normal görülen THS değeri 0,4 ila 4 arasında seyrediyor. Peki, o zaman neden bazı doktorlar 2,5 TSH değeri olan hastaları tedavi ederken bazıları bu rakamın 10’a kadar tırmanmasını bekliyor?

Tiroit hastalıklarının belirtileri ve tedavisi 

Bu şaşırtıcı bir soru ve bu rakamlarla ilgili emin olamama durumu meselenin sadece başlangıcı. Gigi Hadid, Zoe Saldana ve Gina Rodriguez gibi isimler tiroit yetmezliğine sahip olduklarını açıklayarak epey ilgi çekse de tiroit hastalıkları hâlâ teşhis edilmiyor.

Tahmini olarak hastalığa sahip olan insanların yüzde 60’ı durumlarının farkında bile değil. Çünkü yorgunluk, kilo alımı, depresyon, regl düzensizliği ve zihin bulanıklığı gibi durumlar, birçok başka hastalığın ya da stresin neden olduğu belirtiler olabiliyor. İronik olan şu ki, yine aynı şüpheli belirtiler tiroit sorunu olmayan bir sürü kadının da tiroit teşhisi için doktora gitmesine neden oluyor. Hatta bu kadınların birçoğu, sentetik hormon tedavisi görmek için epeyce çaba gösteriyor. (Kulağa inanılmaz geliyor, değil mi?) Bu hâlihazırda karmaşık olan yapboza bir de şu ekleniyor: Tiroit bezi yeterli çalışmayan kadınların bir kısmı,günlük hayatında sorun yaşamadığı için tedaviye ihtiyaç duymayabiliyor.

Ancak araştırmalar aksini gösterse de, bu kadınların da çoğu ilaç kullanıyor. New York’taki Montefiore Health System Endokrinoloji Uzmanı Dr. Martin Surks’un dediğine göre tiroit rahatsızlığı olan insanlar ya gerektiği gibi tedavi edilmiyor ya da gereksiz yere tedavi görüyor.

Tiroit rahatsızlığı olan kadınlar anlatıyor

Bu çetrefilli konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmaya ne dersin? Söz, tiroit rahatsızlığı olan kadınlarda…

“Bana ait olmayan bir bedende yaşamak gibiydi.”

İstanbul’da yaşayan Kübra*, 20’li yaşlarının ortasındayken inanılmaz bitkin ve depresif hissediyormuş. Şu an 31 yaşında olan ve kendi işini yöneten Kübra, “O dönemde arkadaşlarımı bırakın görmek, mesajlarına cevap vermek bile istemiyordum” diyor. Ayrıca çok sıkı bir şekilde egzersiz yapmasına ve beslenme düzenine dikkat etmesine rağmen kilo alıyormuş. Başlarda bu konu hakkında bir doktorla konuşmamış ama 26 yaşındayken belirtileri Google’layınca tiroit yetmezliğinden şüphelenmiş. Daha sonra bir hekime başvurmuş; ancak hekim daha az yerse ve daha çok egzersiz yaparsa kilo verebileceğini söylemiş. Kübra test yapılması için ısrar etmiş ve sonuç olarak TSH değeri 20 çıkmış. Daha sonra görüştüğü başka bir doktor, belirtilerin geçmişine baktığında Kübra’nın en az beş yıldır tiroit yetmezliği yaşıyor olabileceğini söylemiş.

Kübra’nın yaşadıkları, nadir görülen bir tecrübe olmaktan çok uzak. Tiroit yetmezliğinin çok ciddi zararları olsa da belirtileri çoğu zaman dikkate alınmıyor. Tedavi edilmezse kötü kolesterolü (LDL) yükseltebiliyor; kalp krizi ve kısırlık riskini arttırabiliyor, hatta çok nadir de olsa miksödem koması denilen ve hayati tehlike oluşturan duruma neden olabiliyor. Kübra iki yıl önce ilaç kullanmaya başladı. O zamandan beri fazla kilolarının çoğunu verdi, duygusal durumu ve enerji seviyesi de neredeyse tamamen normale döndü. Yine de doğru tedavi planına ulaşması yıllarını aldı. Surks, tedavide doğru dozu bulmayı belirtilerle yan etkiler arasında yapılan bir dansa benzetiyor. Yani ritmi yakalamak pek de kolay olmayabiliyor.

“Mucize bir çare olmasını istedim ama geri tepti.”

24 yaşındaki Aslı, sersemlik hâli yaşıyor ve sürekli susuzluk hissediyormuş. Ancak bir şeylerin yolunda gitmediğinin ilk sinyallerini kıyafet tercihinden anlamış. Devlete bağlı bir kurumda çalışan Aslı, aylardan eylül olmasına rağmen herkes tişört giyerken üzerine mont giyiyormuş. Aslı’nın endokrinoloğu kan testi yaptırmasını istemiş ve TSH değeri 5,7 çıkmış. Bu normalin birazcık üzerinde bir rakam. Yani tiroit bezi yalnızca biraz uyumsuz çalışıyormuş.

Endokrinologlar gizli tiroit yetmezliği (subklinik hipotiroidi) denilen ve kadınların yüzde beşini etkileyen bu hastalığı tedavi edip etmeme konusunda fikir birliğine varmış değil. Çünkü tiroit yetmezliğinin, belirtileri hangi noktada tetiklemeye başladığını gösteren net bir sayı yok. Bir başka deyişle sınırda bir TSH değeri olan bir kadın (genelde 4,5 ve 10 arasında bir yerde oluyor), TSH değeri çok yüksek olan bir kadınla aşağı yukarı aynı bitkinliği yaşayabiliyor. Ve üç ayrı endokrinologla görüşüp üç ayrı görüş almaları da mümkün. Tabii hamilelerde ya da hamile kalmayı düşünenlerde durum değişiyor. Çünkü tiroit yetmezliği olan kadınların düşük ya da erken doğum yapma ihtimalleri yüksek oluyor. Ancak doğum yaptıktan sonra tedaviyi bırakabilme ihtimalleri de var.

Çalışmalar, belirti görülmeyen kişilerde hastalığın sadece yüzde iki ila beş arasında ilerleyip belirti göstermeye başladığını belirtse de, bazı doktorlar tiroit yetmezliğini önlemek için hemen sentetik hormon tedavisine başlıyor. Bazı doktorlar ise ileride ortaya çıkabilecek kalp ve damar hastalıklarına ilişkin sorunları uzaklaştırmak için düşük dozda ilaç veriyor. Çünkü -bu konudaki araştırmalar tam olarak net olmasa da- ilaçlar az da olsa kalp ritim bozukluğu ve kemik erimesi riskini arttırabiliyor. Tabii hiçbir tedavi uygulamayan endokrinoloji uzmanları da var. Neden mi? Surks’ün dediğine göre TSH seviyesi sınırda olan insanların yaklaşık yüzde 40’ının değerleri hiçbir müdahale yapılmadan -açıklanamaz bir şekilde- birkaç yıl içinde normale dönüyor. Surks, bu artışa neden olan şeyin zararsız viral enfeksiyonlar olabileceğini düşünüyor. Çalışmalara göre daha da ilginç olan, ilaçların bu gruptaki insanların belirtilerini hafifletmemesi. Bu ilaçlar gerçekten de bir hastanın TSH değerini uykusuzluk ve sıcak basması gibi yan etkileri görmeye başladığı noktaya kadar düşürebiliyor.
Baltimore’daki John Hopkins Hastanesi Tiroit Kliniği Direktörü David Cooper, “Hastanın TSH seviyesindeki yükselişi tedavi etmeye çalışmanın, plasebo etkisinden daha iyi faydalar sağladığına dair iyi bir kanıtımız yok” diyor.

Bu çok çekişmeli konuda bir de kullanılan ilaçların yan etkileri var. Sentetik tiroit hormonu levotiroksin, ABD’de yılda yaklaşık 121 milyon reçeteye yazılıyor.

Aslı da bu hormonu kullananlardan biriymiş ve gerçekten de hastalık belirtileri azalmış. Ancak yaygın bir yan etki olan anksiyete de beraberinde gelmiş. Bu yüzden ilaca başladıktan bir yıl sonra bırakmış -ki bu nadir görülen bir durum. Surks’e göre bir doktor bu ilacı yazdığında genelde hastalar ilacı ömür boyu kullanıyor.

TSH mevzusunda en iyisi orta yolu bulmaktan geçiyor. Şikago’daki Rush Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Endokrinoloji Uzmanı Antonio Bianco (kendisi aynı zamanda Amerikan Tiroit Derneği’nin eski başkanı), “Her altı ayda ya da yılda bir kere TSH seviyeni ölçtür. Böylece tedaviye başlamadan önce TSH seviyen yükseldi mi yoksa sabit mi kaldı görebilirsin” diyor.

BENZER YAZILAR