Önce Roger Federer vardı. Ardından Rafael Nadal. Fakat tenis camiası böyle bir oyuncuyu izleme şansına sahip olmamıştı. İki farklı yıldızın özelliklerini tek bir bedende barındıran Novak Djokovic’in dünyasına hoş geldiniz.
Tüm turnuvaları kazandılar, tüm rekorları alt üst ettiler. Federer 17 şampiyonlukla Grand Slam’in zirvesinde yer alırken, Nadal ise Pete Sampras ile birlikte 14 şampiyonlukla ikincisi sırada bulunuyor. Nadal’ın ayrıca kil zemin üzerindeki Roland Garros’ta da 9 şampiyonluğu var. Federer büyüleyici ve bitirici; Nadal ise ustaca yaptığı top spin vuruşlarıyla nam salmış bir atlet.
Bu iki yıldızın hükümdarlığı ancak sakatlık veya emeklilik nedeniyle bitebilirmiş gibi görünürken, sahneye Novak Djokovic çıktı ve bu inancı boşa çıkarıp, her ikisinden daha iyi olduğu gerçeğini herkese kabul ettirmeyi başardı. Sırbistanlı bu genç adam, iki yıldızın domine ettiği zirveye ulaştı ve hatta onları geçerek, kendisine yeni bir zirve yarattı. Onların egemenliği sona erdiği için değil, bizzat onların egemenliğini sonlandırarak yaptı.
Djokovic’in bugüne kadar teklerde 54 galibiyeti oldu (bunların içinde son Wimbledon Turnuvası dahil dokuz Grand Slam şampiyonluğu bulunuyor) ve yaklaşık 83 milyon dolar kazandı. Ayrıca sıralamada 155 hafta boyunca lider olarak (Nadal bu kadarını başaramadı), McEnroe’nin 170 haftalık rekoruna yaklaşmaya başladı. Djokovic’in zirveye çıkmasını ve buraya demir atmasını sağlayan özelliği ise, muhtemelen bugüne kadar korta adım atmış en fit sporcu olması. Djokovic’in fiziği öylesine atletik ki, izleyenler arkasındaki gerçek gücü görmekte zorlanıyor. Onlar bu formun yalnızca spor salonunda inşa edilebileceğini düşünüyorlar. Kas kütlesi kararında inşa edilmiş bir beden, bacaklarını tamamen açabilmesine izin veren esnekliği, gücünü koruyabilmesi ve
kısa sürede kendini yenileyebilmesi… Ancak onu en iyi yapan şey yalnızca fitness seviyesi değil. Kortların en iyisi çünkü kort içi ve kort dışındaki fiziksel hazırlıklarını, zihinsel azmini ve teknik kabiliyetlerini, daha önce tenis dünyasında görülmemiş bir seviyeye çıkardı. Hatta bu durum sadece tenis değil, tüm spor branşları için geçerli olabilir.
