Djokovic’in kariyerini etkileyen iki önemli değişiklik, onun gidişatını bir hayli değiştirdi. Bunlardan ilki, 2010 yılında Troicki’yle beraber ülkeleri Sırbistan’a ilk Davis Kupası’nı kazandırmalarıydı. Djokovic ve Troicki, bu turnuvada inanılmaz performanslar sergilemişlerdi. Ama bu, özellikle Djokovic için yeni bir başlangıçtı. Bu turnuvanın ardından Djokovic, ilk defa kendisinin dünyadaki en iyi oyuncu olabileceğini düşünmeye başlamıştı. Zaten bir sonraki yıl oynanan dört turnuvadan üçünü de kazanmıştı. İkincisi ise daha çok pizza ve gözlemelerle ilgili. Bu yiyeceklerin Djokovic’in gözünde yeri farklıydı ve işin kötü yanı ailesi, bu iki yiyeceği de çok iyi yapan bir restorana sahipti. Bu yiyeceklere rağmen hiçbir zaman kilolu biri olmasa da, beş setli maçlarda zorlanmaya
eğilimliydi. Bu sebepten ötürü yeteneğini yansıtamadığı zamanlar oldu. Geri dönüş yeteneğini (kariyerinin ilk yıllarında Murray’e karşı oynadığı oyundaki gibi) tam olarak gösteremiyordu. Biraz hastalık hastası biriydi, zihinsel zorluklar çekiyordu ve kendi başarısızlıklarından dolayı kendini suçlayabiliyordu.
Djokovic’te aynı zamanda astım belirtileri de vardı ve oyunun önemli bölümlerinde ciddi sıkıntılar yaşamasına neden olabiliyordu. Bir akşamüstü televizyonu açıp Djokovic’in maçını seyreden Dr. Igor Cetojevic, “Onu televizyonda izlerken zorlukla nefes alıp vermesinden dolayı kaynaklanan sindirim problemleri olduğunu fark ettim” diyor. Djokovic gibi Sırp olan Dr. Cetojevic, Djokovic
ile 2010 yılındaki Davis Kupası’nda tanıştı. Djokovic’i muayene eden Dr. Cetojevic, şüpheleri konusunda haklı çıkmıştı. Daha da önemlisi, Djokovic muayene sonucunu kabul etti. Djokovic’in glüten ve laktoza karşı duyarlılığı için adımlar atmaları gerektiğini belirten Dr. Cetojevic, “Günlük hayatındaki et ve süt ürünlerini kısıtlayarak astım semptomlarını ortadan kaldırdık. Üstelik bunu beklentilerin olduğu bir sezonda yapmamıza rağmen, Djokovic Wimbledon 2011’i kazandı” diyor. Cetejovic’e göre Djokovic bu tedavi ve turnuvanın ardından, dünyanın en iyi oyuncusu oldu.
Djokovic’in yaptığı diyetin yalnızca yoksunluk üzerine kurulu olduğunu sanmayın. Dr. Cetojevic, kas yenilenmesini sağlayan antioksidan deposu meyveler; bağışıklığını güçlendirmek ve turnuva esnasında meydana gelebilecek gecikmeli kas ağrılarını engellemek için bağ dokularını kuvvetlendiren günlük balık yağları; bilişsel işlevini ve dikkatini artırmak için de kolay sindirilen birçok deniz yosunu önermişti. Djokovic’e sindirimine zarar vermemek adına soğuk su içmemesi gerektiğini de anlatan Dr. Cetojevic, “İçme suyunu oda sıcaklığında içmesinin daha iyi olacağını söyledim” diyor. Bu detayların, spor tutkusunun en zor yanları arasında olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar yüzde 1’lik, marjinal kazanımlardır. Buradaki ana fikir, çekebildiğiniz her avantajı sizin
tarafınıza çekmek. Zorlu yollardan bu ufak katkılarla geçebileceğinizi ve yolları aştıkça, kendinize yeni hedefler koyabileceğinizi unutmayın. Djokovic bu mantaliteyi kabul etti ve bir yaşam biçimi olarak benimsedi. Bu yüzden nasıl şampiyon olunur sorusunun herkes için yaşayan örneği.
