UFC: KANLI SEKTÖR

Yeraltına uzanan tartışmalı kökenine rağmen, UFC yıllardır devam eden çabalarıyla dünyanın en çok izlenen spor dallarından biri oldu. Şimdiyse arkasına aldığı güçle gözünü dünyanın en büyük sporlarının tahtına dikmiş durumda. Jamie Millar’ın yazısı.

1

Sonrasında ABD başkanlığına da aday olan ve 1996 yılında ABD senatörü olarak görev yapan John McCain, karma dövüş sanatlarını küçümser bir tavırla “insanların horoz dövüşü” olarak nitelemişti. Ona göre çok kanlı ve vahşi bir gösteriydi ve bir şekilde önüne geçilmesi gerekiyordu.

Aradan 20 yıl geçti ve Ultimate Fighting Championship bu zaman zarfında gerçek bir efsane oldu. İki güçlü insanın birbirinin ağzını yüzünü dağıtması (tabii ki belli katı kurallar çerçevesinde), her geçen gün daha fazla kabul gören bir gösteriye dönüştü. Eskiden bu spor dalı, tribal dövme desenli, tişörtlü sokak dövüşçüleriyle anılırdı ama durum değişti. UFC üzerine takım elbisesini giydi ve spor dünyasının dikkatini, iyi bir iş yatırımı olarak çekmeyi başardı.

2014 yılında Forbes dergisi UFC’yi spor dünyasındaki en değerli 10’uncu marka ilan etti ve değerini 1,65 milyar dolar olarak açıkladı. Dövüş kulübünün karizmatik başkanı ve aynı zamanda eski bir boks antrenörü olan Dana White ise aynı fikirde değildi. White aynı yılın mart ayında UFC’nin Londra’da düzenlediği organizasyonla ilgili konuşurken, UFC’nin gerçek değerinin 3,5 milyar dolar olduğunu iddia etti: “Bazıları bunun da üzerinde olduğunu söylüyor. Rakamlar elimizde.”

Ne yazık ki bizim elimizde değil. UFC söz konusu finans ve rakamlar olduğunda, açık ve şeffaf olmaktan çok uzak bir kurum. Ancak White’ın sözüne inansanız da, Forbes’un rakamlarını daha mantıklı bulsanız da fark etmez. Erkeklerin yıllardır yaptığı “karma dövüş sanatçısıyla bir boksör karşılaşsa kim döver” tartışmasına bir yanıt bulmak için başlayan bir oluşumun kaydettiği bu gelişim inanılmaz.

Hatta 1993 yılında yapılan ilk dövüşlerden bir “organizasyon” olarak bahsetmek bile iddialı olabilir. Denver’da yapılan ve sadece 90 bin kişinin izle-öde sistemiyle takip ettiği, sekiz adamın dövüştüğü turnuva “Kural yok” mottosunu gururla ortaya atmıştı. Sıkletlere ancak Rocky filmlerindeki kadar değer verilen bu organizasyonun ilk dövüşünde, bir kickboksçu bir sumo güreşçisini yüzüne vurduğu bir darbeyle hızla yere sermişti. Bu dövüşü Youtube’dan izleyebilirsiniz ama tekmeyi atan dövüşçünün bütün gece uğraşmak zorunda kaldığı ayağına geçmiş olan diş parçalarını göremezsiniz.

Reebok Combat Training’de yöneticilik yapan Michael Lunardelli, o geceyi şöyle anlatıyor: “O dövüşleri arkadaşlarımla izlediğimi hatırlıyorum ama açıkçası ne izlediğimizin pek farkında değildik. Heyecan vericiydi ama fazlasıyla şiddetliydi ve bugün sahip olunan kural ve regülasyonlar yoktu. Kısa bir süre sonra ilgimi kaybettim çünkü fazla sertti, benim için bile.”

Lunardelli’nin ve Reebok’un UFC’ye olan ilgisi 2014 yılının Aralık ayında 70 milyon dolar değerinde altı yıllık bir anlaşmayla tazelendi. Anlaşmaya göre Reebok sadece dövüşçüler için değil, antrenörleri ve köşesinde çalışan kişileri de giydiriyor. Bu hamle aslında Reebok’ın life-style spor modasından, hard fitness’a geçiş sürecinin bir parçası olarak görülebilir.
Bu değişim kapsamında marka daha temiz sporlarda Nike ve Adidas’la yarışmak yerine, UFC, CrossFit ve Tough Mudder gibi sert branşlara yönelmiş. Lunardelli bunu, “Bizim olabilecek bir alan arıyorduk” diye açıklıyor. Sebep ne olursa olsun, bu iki taraf için de oldukça faydalı bir anlaşma oldu. UFC dünya çapında bir meşruiyet kazanırken, Reebok da underground dövüş dünyasının
takdirini kazandı. Ayrıca iki taraf da bu anlaşmadan hatırı sayılır bir maddi kazanç elde etti.

3

BENZER YAZILAR