ÜZGÜNÜM HAYATIM BOŞ VEREMEM

Erkeklerin intikam, öfke ve sinir ile olan çarpık ilişkisi.
Hep aynışey oluyor; yaza doğru aylar daha hızlı geçmeye başlıyor (günler uzarken ayların kısalması bir tezat değil mi düşünmek lazım). Normal bir insan için güzelbir haber olabilecekken, ayın belli bir tarihinde önünde korkuluk gibiduran bir ‘deadline’ stresi ile çalışan bendeniz için hayatı zehir edenbir durumbu. Dile kolay, Women’s Health’de yazmaya başlayalı dördüncü ayım olmuş. Beni hâlâ kapı dışarı etmemelerine şaşırıyorum. Aslında ellerinde sebep çok… Her ay sırf benim yazım yüzünden gecikiyor dergileri. Örneğin geçen ay yazıyı o kadar geç verdim ki, verdiğimde dergi çoktan çıkmıştı. Badem oldu güzelim yazı yani. Benden kurtulmak istemelerinin olası ikinci nedeni ise kanımdaki testosteron miktarımın arttığı anlarda yazdığım yazılar. Geçtiğimiz haftalarda statta beraber maç izlediğim bir arkadaşım, yazılarımdan dem vurup beğendiğini belirtmesi bazı şeyleri daha kolay idrak etmemi sağladı. Hani arkadaşımdır, canımdır ama doğrusu biraz da neandertaldir. Hani çevremde Harvard’da fizik üzerine doktora yapmış biri olup beğense, sevinçten havalara uçacağım da, maçta hakeme bağırdığın arkadaşın beğenince duygu karmaşası yaşıyor insan.

Gördüğünüz gibi yazıya girmeden uzun bir giriş yaptım, zira yazının gerisi biraz tırt. İnsan kendi yazısına bunu der mi? Ben hayatımın her alanında dürüst bir insanım. (Gizli reklâm oldu sanki!) O yüzden derim. Hüzün, sıkıntı ve öfkemi de saklamayı pek beceremem. Vay be bu kadar cebelleştikten sonra konuyu bağladım en sonunda.

Size yakın zaman önce tekerrür eden bir örnekle anlatayım durumumu.

Erkek adam kaybetmez (mi?)
Bundan bir kaç hafta önce, kız arkadaşımla güzel havanın tadını çıkara çıkara sahil yolunda gidiyorduk. Işıklara yaklaşırken arkamdaki trafiği hiçe sayarak anfetamin yemiş gibi gazlayan bir minibüs aniden önüme geçti. Aynadan bakınca, maymunla insan arasıdan bir noktada kalarak evrimin yolculuğunda mola vermiş ve bu yüzden evrimin kayıp halkası olabileceğini düşündüğüm arkadaş ile göz göze geldim. Tabii bilimsel bir buluşun eşiğinde olmam bile kanın beynime sıçramasını engelleyemedi. Aslında trafik ışıkları ile arama sadece fazladan üç metre girmişti. 20 saniye sonra yeşil yandığında bunu unutacaktım. Bu süre zarfında sevdiğim bir şarkı denk gelinceye kadar radyo kanalları arasında dolanabilirdim. Yol boyunca bir türlü rahat edemediğim koltuğumu ayarlayabilirdim. Ancak beyinciğim, beynimin kontrolünü ele geçirerek, bana her zamanki gibi en yanlış kararı verdirdi ve arabadan indim.

Kız arkadaşımın benzeri durumlardan (ki sık sık oluyor) hoşnut olduğunu söylemem zor. Ona göre “İdare edemem anne!” repliği ile meşhur olan çocuk bile daha olgun benden. Ancak olayı anlattığım arkadaşlarımdan (misal tribündeki eleman) takdir topladığımı söyleyebilirim. Neden? Çünkü onlar, erkeklerin olayları kolay kolay unutup geçemediğini bilir. Bir kere “boş ver” dememiz, hayatta kaybeden olmayı seçtiğimiz anlamına gelir. Ve erkekler kaybetmekten hoşlanmaz. Nasıl kazanacağımızı da pek bilemeyiz ya, o ayrı bir yazı konusu.

Haklı çıkalım yeter!
Kadınların kin ve öfkeyle olan ilişkileri erkeklerden farklıdır. Kadınlar geçmişte yaşanmış olayları düzeltmek için mücadele eder. (“Peki bu mümkün mü?” diye arada sorup hemen parantezi kaparım!) Kavgada söylenen yersiz bir söz, arkadaşlar hakkında yapılan yanlış yorumlar ya da kilo üzerine yapılan esprilerin hiçbiri unutulmaz. Kadınların, erkek tarafının çoktan bittiğini düşündüğü eski tartışmaları hayata döndürmekte üstlerine yoktur. (İşte testosteron fırtınasının eseri bir cümle daha!) Kadınlar eğer bir tartışmayı unutmuyorsa, bunun ardındaki sebep hayat arkadaşının karakterinde gördüğü hatadan kaynaklanır. Onlara göre bu hatanın gelecekte tekrarlanmamasının tek yolu da onu sıklıkla hatırlatmaktan geçer.

Gelelim erkeklere. Bizim için tartışma, haklı durumda olduğumuz tasdik edilinceye kadar devam eder. “Aşkım Boğaziçi yerine ikinci köprüden gidelim mi?” diye ısrar ettikten sonra bizi trafiğin göbeğine soktuğunuzda, yanlış bir karar verdiğinizi kabul etmenizi bekleriz. Bu da yetmez, 300 Spartalı’nın gelmiş geçmiş en iyi 10 film arasında olduğunu iddia ederiz. Çünkü doğruluğu su götürür de olsa, savunduğumuz prensipler uğruna alay konusu olmayı göze alırız.

Üstelik işin ilginç tarafı, düşüncelerimizi savunmak için harcadığımız enerji, olayın büyüklüğüyle doğru orantılı olmaz. Bir kere kız arkadaşım, izlediğimiz bir DVD’de yan rollerde oynayan oyunculardan birinin ismini yanlış söyleme gafletine düştü. Sırf bu yüzden film sonunda tüm jeneriği o oyuncunun ismi geçinceye kadar izlettirdim. Bu satırları karalarken, “boş ver” diyemedikleri şeyleri öğrenmek için arkadaşlarımla konuştum. Her dinlediğim hikâyede erkek tarafı hayali bir prensibi savunmak için olmadık işlere kalkışıyordu. Örneğin üniversite arkadaşlarımdan biri, bana apartman sakinlerinden birinin otoparkta sürekli onun yerine park ettiğini söyledi. Peki, sen ne yaptın deyince; “Ben de gecenin yarısı inatla otoparka inip, arabamı çıkamayacağı şekilde onunkinin hemen yanına park ediyorum” dedi. (Düşününce evrim teorisindeki kayıp halka bu arkadaşım olabilir mi acaba?)

İşte size içerden bir ipucu, erkeklerin bu çocukça inatlaşmasının arkasında yatan neden, bundan zevk almasıdır. Yakın zaman önce bir yerde, yolda önüne kıran sürücüden intikam almak için peşine takılan (bir yerden tanıdık mı geldi?) çok fazla erkek olduğunu okumuştum. İşte biz buyuz; dişe diş, göze göz, intikama intikam. Otobüste, uçakta, önümüzde oturan kişi yolcu koltuğunu aniden geriye yatırırsa, farkında olmadan (!) tekmeleriz. Saygısızlığı, farkında olmadan yapılmış olsa bile affetmeyiz.

Genetik olarak hasarlı mıyız?
Geçen yaz tribünden maç izlerken, önümde ayakta dikilip önemli pozisyonları kaçırmama sebep olan bir adamla yumruk yumruğa birbirimize girdik. Ondan çekilmesini rica ettim, o da nazik olmayan bir dille itiraz etti. Gözlerimden çıkan ateşi gördüğü an pişman olduğuna emindim. Ancak emin olmam, dersini vermem gerekmediği anlamına gelmiyor. Peki, bunu neden yaptım? Onu kalabalığın içinde küçük düşürmek için mi? Haşaa! Tam tersine ona iyilik yapıyordum. Bu sayede sözlerini artık tartıp söyleyecekti. Bu sayede karşılaştığı daha psikopat biri tarafından hastanelik edilme ihtimalini azaltmış oldum.

Biriyle kavga ederek ona iyilik yaptığımızı düşünmemiz, sanırım erkeklerin genetik olarak hasarlı olduğunun en büyük kanıtlarından biri olabilir. Kadın ve erkek arasındaki farkı en net şekilde açıklayan resim için sahilde önüme kıran minibüs şoförüne geri dönmemiz gerekiyor. Otomobile bindiğimde kız arkadaşımın yüzünde şöyle bir ifade vardı; “Tamam, o herifin yaptığı salaklık olabilir. Ancak o salaklık yaptığı için daha büyük bir salaklık yapacak kadar salak olduğunu biraz önce kanıtladın. Tebrikler.”

E peki ne yapsaydım, boş mu verseydim?
Eren Erentay Men’s Health’deki görevine iki yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Ve hâlâ yolda sürücülerle tartışıyor.

Erkeklere sorduk
Kız arkadaşınla haksız olduğunu bildiğin bir konuda inatlaşır mısın?
Evet %86
Hayır %14
Peki bunu neden yaparsın?
“O gün sinirli olduğum için” %25
“Bunu bir mücadele olarak gördüğüm ve egom kaybetmeme izin vermediği için” %30
“Bir kere haksız çıkarsam, kız arkadaşımın bana bunu hep hatırlatacağını bildiğim için” %45

Yazı: Eren Erentay / eren@menshealth.com.tr

BENZER YAZILAR