Viyana Kuşatması

Untitled-2

Mental Mücadeleyle Kilometreleri Aşmak

Viyana Şehir Maratonu’nda maraton (42 km), yarı maraton (21 km), 4 kişilik takımlarla maraton bayrak yarışı ve iki ayrı yaş grubu için iki ayrı mesafeden oluşan çocuk koşuları yer alıyor. Biz Türkiye’den katılan ekip olarak yarı maraton koşacaktık. Buna uygun bölümden yarış kitlerimizi aldıktan sonra, fuar alanını biraz gezmeye koyulduk.
Tabii bu kadar yürüyüşün ardından ertesi sabah 21 km koşacak olmak beni biraz strese soktuğundan, erkenden müsaade isteyip odama döndüm. Döndüm dönmesine de, yarış stresinden midir nedir bilmiyorum, o gece yatakta dört döndüm. Sonunda birkaç saat geçtikten sonra dalıp, yarış gecesi yarım yamalak bir uyku almış oldum.

Yarış sabah saat 9’da olduğundan, erkenden kalkıp kahvaltı ettik ve kitlerimizi yanımıza alarak start alanının yolunu tuttuk. Nerede yarışırsanız yarışın, sabahın o saatinde genelde sokaklarda koşucudan başka kimse göremezsiniz, özellikle de pazar sabahı. Ve herkes aynı metro durağında inip aynı yöne yürür. Zaten daha o anda büyük bir heyecan sarmaya başlar insanı.

Bu noktada Viyana Şehir Maratonu bambaşka bir deneyim. Bugüne dek kaç yarışa katıldıysam, başlangıçta hep hızlı tempo müziklerle start aldık. Bu da zaten heyecandan yükselen nabızları daha da artıran bir etken; en azından benim için öyle. Fakat vals ve operetta gibi birçok sanat dalının neredeyse anavatanı olan Avusturya’nın koşu organizasyonu elbette buna yakışır şekildeydi. Startta bekleyen koşucular için klasik müzik ve sakin popüler müzik yayını yapılıyordu.

Kopenhag’da daha önce yaptığım dereceden daha iyisini yapmak istiyordum. Ama bir yandan da o süre zarfında yalnızca 3-4 hafta çalıştığımı biliyordum. Bu yüzden kendimi çok da zorlamamaya ve şehrin keyfini çıkarmaya karar verdim.

130 ülkeden gelen 42 bin koşucuyla birlikte startta önce elit atletlerin çıkmasını bekledik. Bu arada hava çok soğuktu ve korkunç bir rüzgâr esiyordu. Tuna Nehri’nin üzerinden geçerek şehrin merkezine doğru yola çıktık. Nehri geçtikten sonra neyse ki rüzgâr epey azaldı. Burada muazzam bir yeşilliğin içinden, bu sefer şehrin içinden geçen diğer su yolu olan Donaukanal’a doğru koşup, kıyısından yolumuza devam ettik.

BENZER YAZILAR