Seni son zamanlarda “Aşk ve Ceza” dizisinde izliyoruz. Kadroya dâhil olmaktan memnun musun? Oyuncularla arandaki elektrik nasıl?
Dizi kadrosuna Amerika’dan dönünce dâhil oldum ve bu beni çok heyecanlandırdı. Önce Pelin karakterinin doğasını ve onu nasıl yansıtabileceğimi araştırdım. Sette alabildiğine sıcak bir ortam var, adaptasyon sağlamakta asla zorlanmadım. Nurgül Yeşilçay’ı zaten eskiden beri tanıyorum. Son derece profesyonel, samimi ve sıcak insanlarla çalıştığım için çok şanslıyım.
Dizideki karakterini nasıl değerlendirirsin? Pelin’in sivri yönleri var mı sence?
Karakteri fazla yargılamak istemiyorum aslında çünkü bunu yaptığım takdirde kendimi de oyunculuk anlamında sıkıştırmış olurum. Bence rahat, hesapsız ve umarsız bir kız Pelin. Hiç hesap etmeden çam da devirebilir. Bir yandan da insanlara yardım etmeyi seven yumuşak bir tarafı var. Onu “duvarsız” bir karakter olarak tanımlamak istiyorum. Pelin karışık durumları ustalıkla idare edebilen enteresan bir tip…
Bundan sonraki bir dizi ya da sinema projesinde nasıl bir rol oynamak isterdin? Hayalinde canlandırdığın özel bir karakter var mı?
İyi bir oyuncu her türlü rolün altından başarıyla kalkabilmelidir. Doğal karakterime ters düşen roller zorlayıcı olurdu. Mesela azılı bir katili oynamak enteresan olurdu. Komedi oynamak da beceri gerektiren bir iş bence.
“Bir Avuç Deniz” filminde de izleyeceğiz seni. Çekimler nasıl gitti?
Bu benim ilk sinema deneyimimdi. Çekimler önce Göcek’teki teknede başladı sonra İstanbul’da devam etti. Ekip çok iyi kaynaştı; biz yönetmene, yönetmen bize inandı. Ekip içinde oluşan sinerji çok önemli. Aramızda mükemmel bir enerji oluştu. Film Mart ayında vizyona giriyor. Ben sadece fragmanını gördüm ve filmi çok merak ediyorum.
Sezonun başında izlemeye başladığımız birçok dizinin çok geçmeden yayından kaldırıldığını görüyoruz. Sence dizi sektörü biraz kaygan bir zeminde mi?
Türkiye’deki dizi sektörü, Amerika’ya kıyasla biraz daha kaygan bir zemine sahip. Bir dizi başarısız olduğu zaman sorumluluğu tek bir mecraya yüklemek haksızlık olur. Dizi, seyirciler tarafından beğenilse de kanal tarafından desteklenmeyebiliyor. Bazen senaryo iyi oluyor ama yanlış kast oluşturuluyor. Dizi çekimi bir ekip işidir. Sadece oyunculara, senariste, yönetmene, yapım şirketine ya da kanala yüklenmek anlamsız olur. Dizi sektörü, birkaç sene önce daha kaygan bir zemindeydi ama şimdi ekranda çok daha başarılı işler görüyoruz. Kimi zaman küskünlükler, kırgınlıklar oluyor. Hatta zamanında benim de rol aldığım birkaç dizi yayından kaldırılmıştı. Baş koyduğun, inandığın bir projenin rafa kalkması çok hayal kırıcı oluyor. Eğer bir sektörün içinde, onu oluşturan parametrelerden biriysen, asla vazgeçmemek ve yaptığın işin arkasında durmak durumundasın.
Zamanında moda editörlüğü yaptın. Hem mankenlik hem de oyunculuk yapıyorsun. Ayrıca Second Chance isminde bir vintage butiği işletiyorsun. Bu işlerin hepsini bir arada
mı yürütüyorsun?
Bir arada yürütmeye çalışıyorum. Ama bazen, dönemsel olarak bir tarafa daha çok ağırlık verdiğim oluyor. Mesela o dönem bir dizide oynuyorsam, stil danışmanlığına daha az vakit harcıyorum. Sonuçta bunların hepsi yaratıcılığımı kullanmama olanak sağlayan ve kişiliğimi her şekilde besleyen işler.
Vintage butiği açmaya nasıl karar verdin? Second Chance nasıl doğdu?
Beni babaannem büyüttü. Küçükken babaannemin ve ailenin diğer kadınlarının eşyalarını alıp kullanmaktan çok hoşlanırdım. Böylece büyük bir koleksiyon oluşturdum. Vintage parçalara olan tutkum gittikçe gelişti. Second Chance, benim yaşanmışlık kokan parçalara duyduğum sevgiyi yansıtıyor.
Alışverişle aran nasıl? Tanınmış markaların mağazalarını mı yoksa vintage butikleri
karıştırmayı mı seversin?
Türkiye’de alışverişle aram pek de iyi değil. Aradığım parçaları maalesef bulamıyorum. Yurtdışında ise çok alternatif var. Daha çok vintage parçalara meraklıyım. Tabii ki sadece vintage giymiyorum. Amerika’daki mağazalardan bulduğum trendy ürünlerle vintage parçaları kombinleyip kendi tarzımı yaratıyorum. Second Chance, bağışlanan kıyafetlerin gelirini ANAÇEV’e (Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı) göndererek burslu öğrencilerin okutulmasına katkıda bulunuyor aynı zamanda. Second Chance’in böyle güzel bir misyonu olsun istedim. Etrafımızdaki insanların verilecek o kadar çok kıyafeti var ki… Bir dönem ciddi anlamda yoğun çalıştık. Sadece kıyafet değil, ev eşyası da alıyorduk dükkâna. Galata’daki dükkân üç katlı ama minicik bir yer. O kadar çok doldu ki iğne koyacak yer kalmadı. Artık sadece kıyafet bulunduruyorum. Gelen kıyafetlerin içinden satabileceklerimi ayırıp gerisini hayır kurumlarına veriyorum.
Modellik ve oyunculuk arasında paralellikler gözlemliyor musun? Sonuçta her iki işte de bir karaktere bürünmek durumundasın…
Evet, kesinlikle katılıyorum. Defilede de, film ya da sinema çekiminde de, direktif alarak belli bir karakteri canlandırıyorsun. Ancak şu da bir gerçek ki oyunculuk, mankenlikten daha fazla gözlem, detaylı çalışma ve dikkat gerektiriyor.
Oyunculuğunu geliştirmek, beynini beslemek için neler yapıyorsun? Ziyaret ettiğin sergi, izlemekten keyif aldığın performanslar var mı?
Çok gözlem yapıyorum. Oyunculuk yapınca, sinema filmlerine seyirci gözüyle bakamıyorsun. İzlediğim filmlerden, kendimi oyunculuk alanında geliştirmek için yeni teknikler kapmaya çalışıyorum. Workshoplara katılmaktan büyük zevk alıyorum. Her şekilde her yerden beslenmeye çalışıyorum.
Sence ilişkilerde kalp mi yoksa mantık mı önde gelmeli?
Bence aşk, mantıkla manipüle edilemez. Mantıklı olmak ya da olmamak tamamen bireyin seçimine kalmıştır. Birey, kendini kaptırıp özgürce aşkın peşinden gitmeyi arzuluyorsa mantığın sözünü dinlemeyecektir.
2008 senesinde bir dönem “Kavak Yelleri” dizisinde bir üniversite öğrencisini canlandırmıştın. Genç görünümünü ve formunu korumak adına neler yapıyorsun?
Çok özel şeyler yaptığımı söyleyemem. Yaşımdan genç gösterdiğim doğru, bunu genetik özelliklere bağlıyorum. Ailemdeki kadınlar da olduğundan genç gösterir. Ben hep ince bir insandım, metabolizmam hızlı çalışıyor. Zaten mide problemim olduğu için belli başlı besin maddelerinden uzak duruyorum.
Sebze meyve alışverişini kendin mi yapıyorsun? Alışveriş yaparken ürünlerin organik olup olmadığına dikkat ediyor musun?
Sebze meyve alışverişini organik marketlerden yapmıyorum çünkü buna ayıracak vaktim maalesef yok. Asla konserve ya da kapalı içecek tüketmiyorum. Aldığım yiyeceklerin besin değerlerini mutlaka okuyorum. Mideme giren yiyeceklerin içinde kimyasal madde olmamalı. Egeli olduğum için her yemeği zeytinyağı ile pişirmeye alışığım.
Yemek yapmayı seviyor musun?
Genelde zeytinyağlılar yapıyorum. Ege otları ile hazırlanan yemeklere bayılıyorum.
Hafta sonlarını nasıl değerlendiriyorsun? Doğada olmaktan hoşlanır mısın?
Hafta sonu illa ki dışarı çıkmam gerektiğini hissetmiyorum. Katılmak istediğim herhangi bir etkinlik varsa çıkıyorum. Bebek’teki park sorunu yüzünden arabamı sattım. Bu yüzden aklıma geldikçe ormana gidemiyorum. Deniz kenarını çok severim, su beni çok rahatlatıyor. Asla Bebek’ten kalkıp Nişantaşı’na taşınamazdım.
Outdoor sporlarını mı spor salonunu mu tercih edersin?
Şu anda spor salonunu tercih ederim. Yazın deniz kenarında yürüyüp koşu
yapmak hoşuma gidiyor.Dans, yoga, pilates ve Tai-chi sporlarını çok seviyorum.
Röportaj: Ece Çağlar