Henüz 26 yaşında olan Aslı Enver ilk olarak reklam filmleriyle çıktı karşımıza. Ardından 2004 senesinde yayınlanan “Hayat Bilgisi”dahasonraları ise hâlâ yayınlanmakta olan “Kavak Yelleri” dizileriyle. Eğitiminitiyatroüzerinealanoyuncunun gönlü de tiyatro yapmaktan yana.Zamanayıramamaktan şikâyet etse de ilk fırsatta kendinibirtiyatro sahnesine atmak istediğini dile getiriyor.Yemek yapmayı ve mutfakta zaman geçirmeyi çok sevdiğini belirtirken gözlerinin içi gülüyor ve “Oyuncu olmasaydım çok tombul ve mutlu bir insan olurdum” diyor.
Londra’da doğdun ve orada büyüdün. Peki, kaç yaşında Türkiye’ye geldin? Kısaca hikâyeni dinleyebilir miyim?
Türkiye’ye taşındığımızda 12 yaşındaydım. İlkokulu orada okudumve çok küçüktüm. Buraya gelince ilkgünler alışmak açısından oldukça zor geçti am asonra alıştım ve adapte oldum. Ben, kendimi buradayken evimde hissediyorum. Eskiden Londra’ya daha sık giderdim ama artık eskisi kadar gitmiyorum. Üç sene oldu hatta gitmeyeli.
Eğitimini ne üzerine aldın?
Ortaokula gittiğim yıllarda Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne gitmeye başladım.Bir sene boyunca aldığım eğitim sırasında karar verdim ki, ben normal lisede okuyamayacağım. Okuldaki derslerimde oldukça başarısızdım. Hatta sürekli sınıfta kalma tehlikesi geçiriyor ve kurula kalıyordum. Annemle bunun sebebi üzerine uzun süre kafa yorduktan sonra fark ettim ki, benim aslında sanata yeteneğim var. Durum böyle olunca annem, beni Pera Güzel Sanatlar Lisesi’ne yazdırdı. Hayatımda geçirdiğim en güzel yıllardı. Ardından Haliç Üniversitesi’nin Konservatuar ve Tiyatro Bölümü’nü kazandım ve oradan mezun oldum.
Kariyerine reklam filmlerinde oynayarak başladın. İşler planladığın gibi gitti mi?
Aslında kariyerime Kemal Kenan Ergen’in yazdığı ve bir programın arasına giren beşer dakikalık sitcomlarla başladım. Orada sarışın bir kız tiplemesiyle rol alıyordum.İkiaysonrao program yayından kalktı. Ardındanreklamprojeleri gelmeye başladı.Dahasonra ise Hayat Bilgisi dizisindenteklifgeldi.Sonraüniversitenin ikinci sınıfında Kavak Yelleriiçinteklif aldım ve 2007’de çekimler başladı. Hâlâ dadevamediyor.
Kendi oyunculuğundan memnun musun? Beğeniyor musun?
Bunu hangi oyuncuya sorsan “Memnun değilim” der. İnsanın kendini dışarıdan izlemesi çok acayip bir şey ancak kendimi tiyatro sahnesinde çok daha iyi hissettiğimi söyleyebilirim. Dizi çekimlerinde oyunculuğun çok kesiliyor. Işık değişsin ya da makyaj değişsin deniyor. Ben teknik oyunculuk çok yapamıyorum. Mış gibiyapmayı sevmiyorum. Sahnede oyunculuk bölünmediği için orada kendimi çok daha iyi ve verimli hissediyorum. Orada çok özgürsün. Sen sahneninsin, sahne de senin. Orada oyunun ortasında kes deyip seni bölen biryönetmende yok. Her şey bir anda başlıyor ve bitiveriyor. İki buçuk saatin nasıl geçip gittiğini anlayamazsınbile. Tiyatro oyuncusu olmak istiyorsan çok daha fazla zamanve mesaiye ihtiyacın var. Şu anki set saatlerine çok güvenemediğim için tiyatroya hiç girişmiyorum.
Bu durumda tiyatro için vakit olmadı demek doğru olur mu?
Üniversitede okurken çok zorlandım. Hem okul, hem dizi aynı anda çok vaktimi alıyordu. Neredeyse uyumaya bile vakit bulamıyordum. Zaman kitlendi ve dizi başladıktan sonra çok yorucu dört sene geçirdim. Şu an da zamanım olsa aslında yapmayı en çok istediğim şey tiyatro. Bunu yapabilenler var ve onlara çok saygı duyuyorum ama ben o yorucu geçen dört senenin üzerine biraz dinlenmek istiyorum. Nadasa çekilip biraz biriktirmek istiyorum.
Kendinle ilgili en sevmediğin özelliğin ne?
İnatçıyım. Mantıklı şeylerde çok inat yapmıyorum ama hakikaten bir şey içime sinmiyorsa kimse bana o işi yaptıramaz. Bunun dışında duygularımı çok belli ediyorum. Keşke biraz da kendime saklayabilsem. Çokçabuk parlıyorum v esonra keşke öyle yapmasaydım diyorum. Doğru zamanda doğru tepkileri verebilmek ve daha sakin olabilmek istiyorum ama fevri bir yapım olduğunu da kabul ediyorum.
Bunları değiştirmek için özel olarak bir çaba sarf ediyor musun?
Hayır, aslında hiçbir şey yapmıyorum.İnsankendini değiştirmeye başlayıncafarklıformlara giriyorvebenbuformlardan korkuyorum. Mışgibiolmakbana göre değil. Ciddi ya da önüne geçilmesi gerekenbirdurumum olduğunu düşünmüyorum.
Hayatında dönüm noktası olarak adlandırabileceğin bir an geliyor mu aklına?
Anneannemin bacağının kırılması diyebilirim. Ben çok inatçı olduğum için üniversite zamanı geldiğinde İngiltere’de okumak istiyorum diye tutturdum ilkönce. Sonra okula başlama tarihi yaklaştıkça, gitmek istememeye başladım. Bu arada üniversite sınavına girmem gerekiyordu ve ben sınava da girmek istemiyordum. Bu yüzden en sonunda ailemdeki herkese karşı çıkarak okumamaya karar verdim. Tam o ara anneannemin bacağı kırıldı ve bizde yaşamaya başladı. O bana “Sen üniversiteye gitmezsen ben budünyadan gözüm açık giderim” dedi ve bana emekli maaşından para ayırarak özel bir hoca tuttu. İki ay ders aldıktan sonra sınava girdim ve yazdığım yerin tam bir puan üstünü alarak üniversiteye girebildim. Aldığım diploma da dolayısıyla anneannem sayesindedir.
Giyim tarzını neler belirliyor?
Tamamen o günkü modum belirliyor. Çok uç ve frapan şeyler sevmiyorum. Sade ve klasik giyinmeyi seviyorum. Sade derken onu aksesuarlarla hareketlendirmeyi seviyorum. Bu bir kolye ya da bir şal olabilir. Çoğunlukla tercihimi takıdan yana kullanıyorum diyebilirim. Genel olarak baktığında jean ve tişört kızıyımdır.
Magazin basını hakkında ne düşünüyorsun? İçinde yer alıyor musun?
Ben çok hoşlanmıyorum. Yolda yürürken bir anda karşımda bir fotoğraf makinesi gördüğümde inanılmaz derecede utanıyorum, geriliyorum ve ne yapacağımı bilemiyorum. Her seferinde hâlâ “Niye ki?” diyorum. Açıkçası adımın anılması için çok da tercih ettiğim bir yol değil. Bundan uzak durabilmek adına da çok göz önünde olan yerlere gitmemeye çalışıyorum. Tercihimi hep daha sakin olan yerlerden yana kullanıyorum. Elimden geldiğince kendimi sakınıyorum. Kontrollüolmakgerekiyor.
Sporla aran nasıl?
Spor salonlarıyla aram hiçbir zaman iyi olmadı. Dört kere üye olup sonra hiç gidemediğim oldu. Son üç aydır pilatese gidiyorum ve kendimi çok iyi hissediyorum. Benim için iyi bir motivasyon oldu. Bunun dışında ata binmek istiyorum. Benim spor yaparken eğlenmem gerekiyor.
Peki, ya mutfak?
Bayılırım…En mutlu olduğumyer. Her şeyden önce mutfak demek, benim için boş gün anlamına gelir.Yemek yemeyi çok severim, yapmayıysa daha çok… Ne istersen yapabilirim. Tamamen kendi kendime öğrendim. Önce kek, börek yapmaya başladım. Sonra Türk mutfağı, Meksika ve Thai derken şimdi her şeyi yapabiliyorum. Daha sonra pasta kurslarından birine katılmak istiyorum.
Beslenmen nasıl peki? Sağlıklı beslenmeye gayret ediyor musun?
Yediklerime çok dikkat ediyorum çünkü etmek zorundayım. Hep söylerim, oyuncu olmasaydım çok tombul ve çok mutlu bir insan olurdum. Her şeyden yiyorum ama tabii hepi topu iki çatalçünkü çok çabuk ve kolay kilo alıyorum. Günlük beslenmemi sorarsan sabah kepekli bir tost ve karışık meyve suyu, sonra arada kuru kayısı ve fındık yerim. Öğle yemeğinde pilav, tavuk ve salata sonra yine ara öğün ve akşam yemeği. Muhakkak altı öğün şeklinde beslenmeye çalışıyorum. Akşam yemeğinde evdeysem salata yaparım ama dışarıdaysam ve canım çekiyorsa pizza da yerim hamburger de. Onları yediğim günün ertesi gün az yiyerek dengelemeye çalışıyorum. Bu da dönem dönem yaptığım bir disiplin. Bazen de kendimi çok rahat bırakıyorum.
Aile kurmak ve çocuk sahibi olmak hakkında ne düşünüyorsun?
İstiyorum. Günün birinde bir ailem olur gibi geliyor. Çocuk sahibi olmanın çok büyük bir sorumluluk olduğunu ve çok cesaretli olmakgerektiğini düşünüyorum. Önceden planlamak gerekiyor her şeyi. Bunun da çok iyi, dingin ve huzurlu olduğum bir dönemimde olmasını istiyorum.
İç huzurunu sağlamak için özel olarak yaptığın bir şey var mı?
Yemek yapmak ve yemek. Hamurla oynamayı çokseviyorum. Onlardan küçük küçük çiçekler yapıp fırınlıyorum. Biraz geleneksel geleceğini biliyorum ama goblen yaparım ve örgü örmeyi severim. Henüz bir kazağa ulaşamadım ama bolbol atkı örüyorum ve bubeni çok rahatlatıyor.
Röportaj: Hande Tokmak / Fotoğraflar: Metin Bakırkaya