WOMEN’S HEALTH KADINI

Asabi kız tavırlarıyla ün saldı. Sahne, spor merkezi ve müzik listelerinde herkesin canına okuduğu da yadsınamaz bir gerçek. Ama aslında bu çok yetenekli şarkıcının nazik hatta küçük bir kız kadar narin olduğunu keşfettik.
Pink’in özel bir korumaya ihtiyacı yok ve diğer Amerikalı starlar gibi kalabalık bir grupla da gezmiyor. Birmingham’da bulunan otele bizimle buluşmaya geldiğinde yanında sadece Tur Menajeri Nick Cua vardı. Onun olma sebebi de Pink’in turda olmasından kaynaklanıyor. Cua, “Pink her yerde kendi başının çaresine bakabilir” diyor.

30 yaşındaki şarkıcının nerdeyse 10 sene önce bu piyasaya nasıl giriş yaptığını hatırlamayan yoktur. “There You Go” isimli şarkının klibinde onu aldatan erkek arkadaşının evinin salonuna motosikletle dalmıştı.

Son derece korkusuz ve kendine güvenen bir imaj çizen bu pembe saçlı, 1,60 boyundaki kadın, soyunma odasından onun için getirdiğimiz cicili bicili kıyafetlerle çıktığında oldukça sevimli ve narin görünüyordu. Odadan çıkar çıkmaz da ekibimize teşekkür etmeyi ihmal etmedi. “Bu vücut için çok uğraşıyorum!”

Evet, Pink’i karşımda gördükten sonra açıkça söyleyebilirim ki çok sıkı bir vücudu var. Eğer koşu bandında geçirdiğin rutinini değiştirmek için bir motivasyona ihtiyacın varsa bu röportajı oku ve çektiğimiz fotoğrafları yakından incele. Hiç şüphem yok ki dergiyi kapatır kapatmaz kendini spor salonuna atmak isteyeceksin. Fiziksel özelliklerinin dışında Pink, pek çok açıdan takdire şayan bir insan. Her şeyden önce bu denli büyük starlarda rastlanmayacak bir dürüstlük ve mütevazılığa sahip. Binlerce kişilik bir kalabalığa karşı şarkı söylerkenki hislerini anlatırken o kadar içten ki…

Her şeyden önce Pink mi Alecia mı?
Alecia diyebilirsin.

Pink bir nevi Sasha Fierce (Beyonce’nin bilinçaltı kişiliğinin adı) durumu gibi mi?
Hayır! Pink, benim. Bir bilinçaltı kişiliğim de yok değil tabii. Onun adı Chi Chi Marie. New York’taki kız arkadaşlarım bana öyle derdi. Onların hepsinin tesadüfen göbek isimleri Marie. Benimkiyse Beth. Ama onlar için ben, Chi-Chi Marie’yim.

Her zaman yapılı ve dolgun bir vücudun oldu ancak şu aralar her zamankinden daha seksisin. Tam 10 numara oldun bence!
Hayır, hayır, hayır! Ben kendime en fazla yedi buçuk veririm.

Yok artık. Dün geceki şovunda seni seyrederken hepimiz bakakaldık. Popon, bicep ve özellikle de karın kasların inanılmaz görünüyor.
Karın kaslarım oldukça sıkı. Bunu biliyorum. Hatta bununla ilgili çok fazla eleştiri de alıyorum. İnsanlar bir kadında bu kadarının fazla olduğunu hatta maskülen durduğunu söylüyor. Gerçi kim ne derse desin ben karın kaslarımı seviyorum. Dört yaşımdan 12 yaşıma kadar jimnastik yaptığım için henüz kemiklerim son uzunluğuna gelmeden kaslarım şekil almıştı bile.

Eskiden androjen bir görüntüye sahiptin. Şimdiyse çok daha feminen görünüyorsun. Dokuz kilo daha zayıfsın. Bu, yumuşamanın ardındaki sebep nedir?
Geçen sene, erkek arkadaşımdan ayrılma sürecinden geçerken (Motocross yarışçısı Carey Hart) Malibu’daydım. Kendimi kuma gömmemek ve o süreci kolay atlatabilmek için her gün sahilde koşmaya başladım. Bu gibi zor dönemlerden geçerken bir şekilde kendine iyi gelecek şeyler yapmalısın. Her ne kadar yapmaya üşensen de egzersiz yapmak vücudun endorfin salgılamasına neden oluyor. Bu da kendini daha iyi ve güçlü hissetmeni sağlıyor.

Şimdi Carey ile yine bir araya geldiniz. “Funhouse” albümünün teşekkür sayfasının ilk satırlarında “Kalbimi aldın ve onu büyüttün” diyorsun. Albüm çalışmaları sırasında ona sinirli değil miydin?
Hayır, değildim. Uzun ilişkilerden kopması çok zor oluyor. Onda çok sevdiğim bir şey var. Tam olarak ne olduğunu açıklayamıyorum. Benimle olsa da olmasa da mutlu olmasını istiyorum.

Bu ilişkinin geçmişte yaşadığın ilişkilerden farkı ne?
Carey ile tanıştığımda, köşeye sıkışmış bir köpek yavrusu gibiydim. Yanıma yaklaşanı her an ısırabilecek kadar korkak ve çaresizdim. Nasıl oldu bilmiyorum ama onun sayesinde ilk defa rahat bir nefes aldım. Onun yanındayken gözlerimi kapatabiliyor ve kendimi geri atabiliyorum çünkü beni tutmak için hep orada oluyor. Bu, diğer ilişkilerimle ilgili söyleyebileceklerimin başında geliyor. Demin de söylediğim gibi kalbimi benden aldı ve büyüttü. Bulduğunda kalbim sımsıkı sıkılmış bir yumruk gibiydi. Onu yumuşattı ve bana aşkla ilgili çok şey öğretti. Kalbimi kırmış olsa da şimdi ortadan ayrılmış iki büyük parçam var. Daha çok seven ve sevilebilen.

Bir seneyi aşkın bir süredir turdasın. Bu sürekli değişimin içinde nasıl fit kalabiliyorsun?
Hiç P90X diye (egzersiz videoları) bir şey duydunuz mu? Ağabeyim ve eşi, ikisi de Hava Kuvvetleri’nde çalışıyor; maraton ve triatlonlara katılıyorlar. Onları ziyarete gittiğimde ağabeyimin eşi P90X’i uyguluyordu. Denedim ama ona yetişemedim ki o henüz dört hafta önce doğum yapmıştı. O gün kendi kendime “Bunu kusursuz bir şekilde yapabilmeliyim” dedim. Uyanıyorum ve bir saatlik kardiyo çalışması yapıyorum. Ardından bir saatlik P90X ya da yoga yapıyorum. Sonra da şovum için yarım saatlik bir çalışma. Bunu haftanın altı günü yapıyorum.

O halde yedinci günde de dinleniyor olmalısın?
O gün genelde şovun olduğu gün oluyor. Dolayısıyla sadece kardiyo yapmış oluyorum. Sahnedeki merdivenleri sayısız kere çıkıp inerken aynı zamanda detone olmadan şarkı söyleyebiliyor olmam gerekiyor. Ben astım hastasıyım. O yüzden koşu bandında nefes nefeseyken şarkı söyleyebiliyor olmalıyım ki ciğerlerim düzgün işleyebilsin.

Egzersiz yapmayı seviyor musun?
Daha çok sonuçları seviyorum. Güçlü hissetmeyi seviyorum. Bu benim psikolojimin sabit kalmasını sağlıyor.

Kişisel bir antrenörle çalışmıyorsun sanırım?
Hayır. Antrenörlerle anlaşamıyorum.

Çocukken jimnastik takımından atılmamış mıydın?
Evet. “Bu tek başına yapılan bir spor dalı değildir” denmişti bana.

18 kez backflip yaparak hava atıyordun. Şimdi kaç tane yapabiliyorsun?
Maalesef sadece iki. Amerika Turu’na başlamadan önceki gece omzum çıktı.

O halde bu yüzden mi tropez üzerinde “Sober” şarkısını söylerken ara istedin? MTV Müzik Ödülleri gecesinin önemli anlarından biri de buydu.
O kadar çok ağrım vardı ki o şovu bitirmek benim için bugüne kadar yaptığım en zor şeydi. İlaç içmeyen insanlar vardır ya. İşte, ben onlardanım. Tylenol bile içmem. İki tane Advil’i aynı gün içinde almaya korkarım. O gün, hayatımda ilk defa sahneye çıkmadan bir ağrı kesici alma ihtiyacı hissettim. Kızım Philly için şovlarıma trapezli gösteriler eklemek istedim ama olmadı işte. Bundan iki, beş veya 10 sene sonra kızımı sırf şu hırs ve inadım yüzünden kollarıma alamayacaksam, hiç yapmamak daha iyi diye düşündüm. Ayrıca şov trapez olmadan da gayet güzel bence.

Duyduğumuza göre sigarayı bırakmışsın. Doğru mu?
Sigara içmeye dokuz yaşımda başladım. Bu bir felaket. Kokusundan tiksiniyorum. Sigarayla ilgili olan her şeyden nefret ediyorum. Baktığında ben astım hastası, sigara içen bir şarkıcıyım. Ünlü olmadan önceden bana kalan tek şey sanırım bu. Bıraktım diyemem ama çok azalttım. Gece dışarı çıktığımda şarabımı yudumlarken evet sigara içiyorum ama en azından artık evde içmeyi bıraktım.

Senin turunun adı Funhouse. Britney’ninse Circus. Bununla ilgili ne düşünüyorsun?
Britney hakkında hiçbir şey konuşmak istemiyorum çünkü onu hakikaten çok seviyorum. Bu konuyla ilgili sadece playback olan bir şovu seyretmeye gitmem diyebilirim.

Britney’i sevdiğini söylüyorsun. Peki “Stupid Girls”de gönderme yaptığın kızlardan biri de o değil miydi?
Her zaman söylüyorum yine tekrarlayacağım. Ben Britney’i seviyorum ve onunla alıp veremediğim bir şey yok. Biz bunu kendisiyle de konuştuk. Benim ortaya koymaya çalıştığım şey “Beni onunla mukayese etmekten vazgeçin çünkü biz farklı işler yapıyoruz” oldu hep.

Bu yaz İngiltere’de stadyum konserleri vereceksin ki bu oldukça büyük bir organizasyon. Evinden yani Los Angeles’dan bu kadar süre uzak kalmak zor olmayacak mı?
Benim işim ve yapmayı sevdiğim şey bu. Kendimi sanki senenin 350 günü grup terapisine giriyor gibi hissediyorum. Beni dinlemeye gelenler ya morallerini yükseltmek ya sadece eğlenmek ya da yalnız hissetmemek için geliyor. Şarkılarımı söylerken böyle hissediyorum. Sanki dinleyen herkes benimle aynı yolda yürümüş aynı şeyleri hissetmiş gibi düşünüyorum. Böyle hissederek ben de yalnız kalmamış oluyorum.

Röportajın başlarında kendi vücuduna yedi buçuk verdiğini söyledin. Yaptığın bunca antrenman sonrasında bunun 10’a çıkması an meselesi gibi görünüyor!
Eğer beni streç etmenin ve boyumu biraz daha uzatmanın bir yolunu bulurlarsa, o zaman sekizin biraz üstüne çıkabilirim belki.

Pink’in zayıf kalma sırları

Protein konusunda yaratıcı ol!

Zaman zaman tavuk yerine tofu ya da karides yiyor.

Pirinci sınırla!

Pink’in özel şefi Kate Paul, “Sushi, onun en sevdiği atıştırmalıklar arasında yer alıyor” diyor. Karbonhidratı kesmek istediğinde, sashimi (pirinçsiz bir şekilde servis edilen incecik dilimlenmiş çiğ balık) yemeye başlıyor.

Makarna aşkı!
Noodle yemeyi çok seviyor ve kalorisini tereyağlı bir sos kullanmayarak azaltmış oluyor. Onun yerine kepekli bir pennenin üzerine çok az trüf yağı, ızgara mantar ve roka koyarak yiyor.

Tat alma duyunu kandır!
Kerevizi pek sevmiyor ama yemenin bir yolunu bulmuş. Üzerine fıstık ezmesi sürmek.

Yazı: Lori Majewski Derleyen: Hande Tokmak Fotoğraflar: Lorenzo Agius

BENZER YAZILAR