WOMEN’S HEALTH KADINI

12 yaşındayken rallici olmaya merak salan Burcu Çetinkaya’nın ibresi hep adrenalini gösteriyor.
Doğruyu söylemek gerekirse, Burcu’yla tanışmadan öncenasılbirinsanolduğu hakkındapek bir şey bilmiyordum. İnternet’ten yaptığım araştırmalarda veonu tanıyan kişilerlesohbetlerimdeedindiğim bilgiler, hep yarışlardaki başarılarındansöz ediyor, kişiliği ileilgilibir tekipucubile vermiyordu. Bu yüzden Arnavutköy sahilinde denize bakarak yaptığımız sohbet benim içinsonderece şaşırtıcıgeçti. Açıkçası karşımda bukadaretkileyici, dürüst, hayatı kendibildiği gibiyaşayan bir gençkadınbulmayı beklemiyordum.
“Bayan Şöför”lerin memleketinde rallici kadın olmak nasıl bir duygu?
Çok güzel bir duygu aslında. “Bayan şöför” muhabbeti yapmakla beraber, enteresan bir şekilde, iyi şöför olduğunda ekstra destek görüyorsun bu ülkede. Taksi şöförleriyle çok güzel anılarım oldu. Beni tanıyıp, “Ben bırakayım sen kullan istersen” diyenler oluyor. Kadın olunca erkeklere göre bir adım önde başladığımız doğru. Öncelikle daha fazla ilgi çekiyorsunuz. Tabii bunu bir başarı ile süslemezseniz, ilginin arkası gelmiyor. O zaman “nıy nıy” veya “nay nay” şöför oluyorsun.Babanın otomobil şirketi olduğu için mi bu işe başladın?
Mutlaka etkisi vardır çünkü babama hep çok düşkündüm. Babam önce Borusan, sonra Doğuş Otomotiv’in Genel Müdürlüğünü ve Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı. Küçükken Borusan’ı çok net hatırlıyorum. Showroom’a sık sık babamı görmeye giderdim. O dönemden motosikletlerin, otomobillerin tepesinde fotoğraflarım var. Ama asıl 1993 yılında, 12 yaşındayken rallici olmaya merak saldım. Babam Opel’in Genel Müdürüyken, Emre Yerlici, Opel Calibra ile yarışıyordu ve Calibra efsanevi bir arabaydı. Türkiye’ye yeni geldiği için herkes çok heyecanlıydı. Beraber bir yarış izlemeye gittik. Bu benim izlediğim ilk ralliydi ve çok etkilendim. Ondan sonra uzun süre bir yerlerde Emre Yerlici’yi görsem de tanışsam diye düşündüm. Bir gün Pasha’nın açılışında karşılaştık. İlginçtir, daha sonrasında ilk eğitimlerimden birini de Emre Yerlici’den aldım.Ailene “Ben rallici olacağım” dediğinde ilk tepkileri ne oldu?
Aslında en başta “Ben rallici olacağım” diye iddialı girmedim. Öyle deseydim muhtemelen tepkileri daha kötü olurdu. Babam ilgim olduğunu biliyordu ama içinden de uzak durmamı diliyordu. 2005’te Volkswagen Polo Ladies Cup başladı. Daha sonra Volkan Işık’la ralliye başladım. Fiat Palio ilk yarış arabamdı. Ayrıca İstanbul Otomobil Sporları Kulübü’nün düzenlediği Renç Koçibey eğitim senimerlerine katıldım. Ama hiçbir zaman babama “Ben rallici olacağım; baba bana para ver yarışayım” demedim. İhtiyacım olduğunda destek istedim ve yer yer destek oldu. Yine de kendince bu tehlikeli spora beni teşvik eden kişi olmayı istemedi. Bu durumun benim için daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Böylece işi profesyonel yapmakla ilgili adımları daha erken atmaya başladım. İlk önce Sonax sponsorluğu geldi. Benim için çok özeldir çünkü bu işe başladığımdan beri yanımdalar. Başta 1.000 Euro ile yanımdaydılar. Bu sene 50.000 Euro ile destek oluyorlar. Sadece Türkiye’den değil Almanya’dan da destek veriyorlar.

Ehliyetini kaç yılında aldın? Otomobilin var mı?
18 yaşına girer girmez aldım. Babamla aramızda bir anlaşma vardı. 18 yaşını doldurmadan otomobil kullanmayı öğrenmemi istemedi. Öğrenirsem ondan gizli ehliyetsiz kullanacağımı biliyordu. “Ben senin bilerek kendini tutacağına inanmıyorum” derdi. Hakikaten de ehliyet sınavına kadar öğrenmedim. Ehliyetimi aldığımda ona “Ben sözümü tuttum ve şimdi de Opel Calibra’yı istiyorum” dedim. O otomobile çok önceden göz koymuştum. Şu anda Ford Fiesta ST’yi kullanıyorum. Fiesta’nın daha spor bir modeli. Normal Fiesta 1.6 iken bu iki litre benzinli bir motora sahip. Yaklaşık 150-160 beygir civarında güçlü bir otomobil.

Otomobille ilgili bu teknik terimleri bir kadın olarak daha önceden de biliyor muydun?
Mutlaka biliyordum ama yarışmaya başlamanın yanında Kanal 24’te yaptığım “Araba Sevdası” programının da etkisi oldu. Böylece otomotiv sektörünün basın tarafında yer almaya başladım. Her şeyi son iki sene içerisinde öğrendim diyebilirim.

Taksiye biner misin?
Çok yorgun olduğum veya işim olduğu zamanlarda taksiye biniyorum. Bunun dışında çok hoşlanmıyorum başkalarının kullandığı otomobile binmekten.

Erkeksi buluyor musun kendini?
Nerede olduğuma bağlı. Yarış otomobilinin içine bindiğim anda bambaşka bir ruha bürünüyorum. Tırnağım kırılmış, bir şeyler bozulmuş, orada önemli olmuyor. Sonuçta yarıştayken tabii ki biraz erkeksi olduğum söylenebilir. Çoğunluğu erkek olan bir organizasyonda yarışıyoruz ve onlarla eşit şartlarda olmak zorundayız. Eşit şartlarda olmak için de aynı şekilde düşünebilmek gerekiyor. Bunun dışında asla erkeksi olduğumu düşünmüyorum.

Dövmelerini ne zaman yaptırdın?
Çok küçük yaşta, 15 yaşında yaptırdım. Açıkçası biraz erken yapılmış seçimler olduğundan çok da mutlu değilim. Şu an dövmelerim çok büyük geliyor. Sonuçta insanın 15 yaşında yaptığı tercihlerle 25-26 yaşına geldiğinde yaptığı tercihler çok farklı oluyor. Bu yüzden doğru bir zamanlama değilmiş ve değiştirmeyi düşünüyorum.

Kimin dövmelerini beğeniyorsun?
Angelina Jolie’nin dövmelerini beğeniyorum. “Hollywood’da kiminle tanışmak istersin?” deseler onun dışında başka hiçkimseyi istemem. Bakış açısı, yaşadığı yaşam şekli ve duruşuyla çok özel bir kadın. Hayran olma sebebimse güçlü olması. Yanındaki erkeğe, kocasına veya babasına dayanarak yaşamaya çalışan kadınlar bana göre değil. Ben hep kendi ayaklarım üzerinde durabilmek, kendi başıma yaşayabilmek istedim. Tabii ki evlenmek ve çocuk yapmak isterim ama bunları yaparken aklımın bir köşesinde de “Ben yarın yalnız olabilirim ve bundan hiç gocunmam” diye düşünüyorum.

Hızlı bir hayatın var mı?
Yarışlardan dolayı çok seyahat ediyoruz. Avrupa’nın altı ayrı ülkesinde yarıştık. Aynı zamanda Belçika ve Türkiye Şampiyonası’nda yarışıyoruz. Bir yandan da otomobille ilgili lansmanlara gidiyoruz. Hızlı gitmeyi seviyorum ama anı yaşamayı kaçırmadan.

Korkutmuyor mu bu spor seni?
Hiçbir zaman hızdan korkmadım. Benim de kendi içimde bu korkuyu dengelediğim, mutlu ve huzurlu olmamı sağlayan başka etkenler var. Mesela içki ve sigara kullanmıyorum. Hayatımda etik değerlere çok dikkat ediyorum. Bir gün birine yanlış yaptıysam veya yalan söylediysem, o gün yarış otomobiline binersem inanılmaz korkak kullanıyorum. İç huzurum yerindeyse korkmuyorum. Belki de erkeklere bu kadar yakın gidebilmemin açıklaması bu.

Erkek arkadaşınla çıktığınızda arabayı kim kullanıyor?
Erkek arkadaşım da yarışçı olduğu için ikimiz de kendimiz kullandığımızda daha rahat hissediyoruz. O gün kimin sinirleri daha sakinse o sağ koltuğa geçiyor. Siniri bozuk olan kullanmayı tercih ediyor.

İyi para kazanıyor musun?
Beni tatmin edecek kadar kazanıyorum.Kazandığımın büyük bir kısmını yeniden yarışa yatırıyorum. Daha çok eğitim alıyorum, yurt dışında yarış yapmaya çalışıyorum. Bunun dışında bot giymeyi çok severim. Yazlık kışlık farketmez, her zaman giyebileceğim değişik botlar almayı seviyorum. Bu ara “Bir bot fiyatına kaç tane lastik alınır?” gibi sorular soruyorum kendime.

Mutlu musun?
Mutluyum. Hayatımı istediğim gibi yaşıyor olmak beni çok mutlu ediyor. “Yarın ne olacak? İnsanlar benim hakkımda ne düşünür?” gibi kaygılarım olmadan yaşıyorum. Tabii ki ben de geleceğimi düşünüyorum. Ama bugünü de yaşamak istediğim gibi yaşıyorum.

Her isteyen kadın rallici olabilir mi?
Ben her zaman, insanların yapmayı çok istedikleri şeyleri başarabileceklerine inandım. Ben de bir şeyi çok istediğim ve yeteri kadar uğraştığım zaman hep başarılı oldum. Her kadının isterse yapabileceği bir spor bu. Tabii ki bazı önemli faktörler var. Herşeyden önce reflekslerinin iyi olması gerekiyor. Refleksleri kötü olanlar çok çalışarak kendilerini geliştirebilir. Bunun yanında elbette ki cesaret gerekiyor. Pistte sizi korkutabilecek yerler oluyor. Bir de çok vakit ayırmak gerekiyor. Ama bence isteyen herkes yapabilir.

Erkek yarışçılarla rekâbet var mı?
Tabii ki. Onların seviyesine gelinceye kadar çok uğraştım. İlk başladığım noktada onlarla aramda büyük farklar vardı. Geçebildiğimiz erkekler de vardı ama genelde önde giden erkeklerin seviyesine gelebilmek için üç sene boyunca çabaladık. Bu sene ancak onlarla aynı seviyede yarışabiliyoruz. O yüzden çok ciddi bir rekâbet var. Bunun da bugünkü noktaya gelmemizde çok büyük payı var.

Rekâbetten hiç aşk doğdu mu?
Rekâbet anlık heyecanları doğurabilir ama esas aşk bence paylaşmaktan doğuyor. Her türlü paylaşmak; bir akşam yemeğini, bir dans kursunu veya iş yerini… Bunların hepsi güzel aşkları başlatabilecek paylaşımlar. Ralli, hayatımızın çok büyük bir kısmını alıyor. Bunu paylaşabiliyor olmak bizim aşkımızı doğurdu.

Fitness gibi çalışmalar yapıyor musun?
Yapıyorum çünkü en zayıf olduğum yer kollarım. Özellikle erkeklerle rekâbet etmeye çalışırken, el freni çekmek gereken yerlerde güçlü kollara sahip olmak gerekiyor. Taş, toprak gibi zorlu ve kırıcı olan etaplarda kollarım çok yoruluyor. Ağırlık çalışması, yer hareketleri, şınav gibi hareketler yapıyorum. Kickbox antrenmanlarına gidiyorum. Kondisyon çok önemli. Sıcakta çok yoruluyoruz, su kaybediyoruz. Kondisyonun iyi olması konsantrasyonun da iyi olmasını sağlıyor. Bu yüzden de haftada dört gün açık havada koşuyorum.

Beslenmene dikkat ediyor musun?
15 yaşından beri beslenmeme dikkat ediyorum. Hep sağlıklı yemeğe çalışıyorum. Örneğin hiçbir zaman kapalı meyve suyu içmiyorum. Gazlı içeceklerle aram iyi değil. Her zaman doğal besinler tüketmeye özen gösteriyorum. Kahve içmiyorum. Tabii ralli ile birlikte hayatımda çok yeri olan salata, balık gibi hafif yemekleri biraz ağırlaştırmak durumunda kaldım. Kas yapmaya çalışmak emek istiyor. Biraz daha fazla et yemek, protein tüketmek gerekiyor. Beslenme alışkanlıklarımı bu yönde değiştirmeye özen gösteriyorum.

Başka hangi sporları yapıyorsun?
Kickbox yapıyorum. Daha önce snowboard yarışlarına katılıyordum ama bıraktım çünkü kendimi tutamıyorum. Ne kadar board’un üzerinde durursam, o kadar yarışma isteği geliyor içimden. Sakatlık riski olduğundan profesyonel ralli yaparken yapmam doğru değil. Snowboard yaparken kolumu kırdığım ve kolumda platin olduğu için ayrıca riskli. Bunun dışında basketbol, voleybol gibi sporları hep sevdim. Atıcılık da hoşuma gidiyor. Silahları çok seviyorum; tabii kapalı bir alanda hedefe karşı atılanları. Diğerlerine çok karşıyım. Konsantrasyon isteyen ve rahatlatan bir iş. Bu aralar en büyük hobim bu.

Otomobil sektöründe çalışan biri olarak otomobillerin çevreye verdikleri zarar hakkında ne düşünüyorsun?
Çevreci olmak için yapılabilecek bir sürü şey var. Tüm sponsorlarım buna dikkat ediyor. Castrol kullandığı yağlara çok önem veriyor. Otomobillerden çıkan atık gazların, daha az olması ile ilgili yaptıkları çalışmalar da bunu gösteriyor. Tabii ki endüstriyel bir dünyada yaşıyoruz ve otomobil hayatımızda var. Bunu bir anda silip tamamen sıfırlamak mümkün değil. Bizim yaptığımız spor bunun çok küçük bir yüzdesini oluşturuyor. Otomotiv sektörü de bunun aslında daha iyiye gitmesi için elinden geleni yapıyor. Hibrid otomobiller üretilmeye başlandı. Ekolojik dengeye zarar vermeyecek emisyon değerlerine ulaşmaya çalışıyorlar. Burada önemli olan en çok zarar verenlerle savaşmak. Trafikte egzosu bozuk olup, etrafa zehir saçarak giden kamyonlar olduğu zaman elimden geldiğince tepkimi dile getiriyorum. Bununla ilgili aslında daha büyük projeler yapmak isterim. Otomobilleri ortadan kaldırmaktansa doğru düzgün çalışır hale getirmek gerekiyor. Düzgün çalışmayan bir otomobil, dört-beş otomobile değer şekilde çevreyi kirletiyor.

Erkeklerin yapabileceği ama kadınların kesinlikle yapamayacağı ne var?
Hiçbir şey yok. Kadınların yapabileceği, erkeklerin yapamayacağı ne var derseniz de, doğurmak dışında başka hiçbir şey yok.

Röportaj: Banu Alagöz / Fotoğraf: Metin Bakırkaya

BENZER YAZILAR