Bir düşün ya taptaze bir gülün kokusunu alamasaydın… veya yıllanmış bir şarabın rayihasını… sevgilinin kokusunu içine çekemeseydin… Dünya çok tuhaf bir yer olurdu herhalde.
Burnun iştahını yönetir, çocukluk hatıralarını çağrıştırır, hatta erkek seçimine bile etki eder. Bütün bunların olmadığını düşün. Koku alma duyusu yok olan kadınlar, en güçlü duyularından biri olmadan yaşamanın yaşamanın nasıl bir cehennem olduğunu Women’s Health ile paylaştı.
Sibel’in hastanede geçirdiği günler aynen beklediği gibiydi. Aslında daha da kötüydü. Tuzsuz ve kokusuz tavuk suyuna sebze çorbaları içmek ne kadar keyifli olabilir ki? Aslında umrunda da değildi. Daha 18 yaşındaydı ve ölümcül bir trafik kazasında hayatını kaybetmekten kurtulmuştu, kaşık tutacak sağlam bir eli olduğu için şükretmeliydi.
Dört gün sonra taburcu olduğunda, annesinin yaptığı mis gibi makarnasına pesto sosu karıştırırken iştahı kabarmamıştı bile. Bu onun eve dönüşünü kutlama yemeğiydi. Masayı en sevdiği lezzetlerle donatmış olan İzmirli geniş ailesi, geleneksel zeytinyağlı yemekleri de unutmamıştı. Ama bu Sibel’in hatırladığı makarna değildi! Fesleğenin kokusunu alamıyordu, aslında hiçbir koku hissetmiyordu. Annesine sarıldı ve birden endişeye kapıldı. Annesinin tanıdık kokusunu bile alamıyordu. “Sen de herşey gibi kokuyorsun” dedi ona. “Yani hiçbir şey kokmuyorsun…”
Önce çok korktu. Hemen bir kulak burun boğaz uzmanına gitti ve röntgen çektirdi. Doktor ona korktuğu haberi verdi, burnu artık koku alamıyordu. Lanetli kaza onun beş duyusundan birini yok etmişti ve bundan böyle yaşama dair hiçbir koku hissetmeyecekti.
Koku alma sistemi çok basittir: Koku molekülleri, burun deliklerinin üst kısımlarındaki olfaktör duyu nöronlarıyla temas edince, beyne bunu çözmesi için sinyal gider – Patlamış mısır kokuyor, sinemaya girmeden evvel alalım!
Koku alma duyusu yemekten aldığın zevki de etkiler. Dil, bir yemeğin tatlı mı, tuzlu mu, ekşi mi, yoksa acı mı olduğunu anlayacak şekilde yapılanmıştır. Lokmanı çiğnerken boğazından beynine doğru uzanan aroma molekülleri, olfaktör sinirleri harekete geçirir; beynin de tat ve kokuyu harmanlayarak lezzet algısını yaratır. Patlamış mısırı koklayamadan tüketmek, tuzlanmış karton parçaları tıkınmaktan farksızdır. The Scent of Desire kitabının yazarı, Brown Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışan Doktor Rachel Herz, koku duyusunun yemekleri lezzetli kılmaktan daha fazlasını yaptığını belirtiyor. Tarih öncesinde atalarımız, besleyici ve öldürücü yiyecekler arasındaki farkı koku alma duyuları sayesinde anlıyordu. Zamanla evrim geçiren bu yeteneğimiz, hâlâ beş temel duyumuzdan biri olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda yeryüzündeki bütün canlı organizmalarla paylaştığımız tek ortak yön. Herz, insanların dünyayı koklayarak anladığını söylüyor: “Koku her şeyi etkiler. Yemeklerin lezzetini, duygularımızı, kendi benliğimizi ve çevremizdekilerin kimliğini algılamak için kokulardan yardım alırız.” Araştırmalar geçmişin bazı hatıralarını kokuların anında geri getirdiğini gösteriyor. Onlar seni geçmişinden insanlara ve olaylara bağlayabilecek güce sahiptir ve aynı kokuyu içine çektiğin anda ışık hızıyla geçmişe dönersin. Bu yüzden tarçın kokusu sana büyükannenin evini hatırlatıyor olabilir. (Aslında, kokular söz konusu olunca birçok insan annesini ya da büyükannesini hatırlıyormuş, özellikle de lavanta kolonyası, naftalin, kek ve kurabiye kokularıyla…) Herz, sevdiğin ya da nefret ettiğin kokuların doğuştan gelmediğini söylüyor. Küçük yaşlardan itibaren birtakım kokularla duygusal bağlar kurmayı öğreniyoruz. Küçüklüğümüzden (büyükannemizin daha çok yanımızda olduğu günlerden) kalanlar en güçlü duyguları oluşturuyor. Herz, “Bebek doğar doğmaz anne sütüyle tanışır ve ilk koku deneyimini yaşar; anne sütü vanilya kokar. Bu yüzden birçok insan vanilya kokusuna bayılır” diyor.Yapılan araştırmalar, kokuları ayırt etmek ve adlandırmak konusunda kadınların erkeklerden daha başarılı olduğunu gösteriyor. Pensilvanya Üniversitesi Koku ve Tat Merkezi Direktörü Doktor Richard L. Doty, kadınların belli olaylara gösterdiği tepkilerde, arkadaş ve erkek arkadaş seçimlerinde kokuların büyük rol oynadığını söylüyor. Araştırmalara göre kadınlar aslında bunu bilinçsizce yapıyor. Beynimiz kokulardan daha çabuk uyarılıyor ve onlara duygusal anlamlar yüklediğimiz için daha derinden etkileniyoruz. Bu hissi kimse Sibel’den daha iyi anlayamaz. Kazadan sonra korkunç kâbuslar görmeye başlamış. Bir yangının ortasında olduğunu ama duman kokusunu alamadığını görüyormuş. Sosyal yaşamı tökezlemiş: Nefesinin kokusu hakkında paranoya yapmaya başlamış, kimseye fazla yaklaşamıyormuş. İlişkilerde ise erkekleri olmadık sebeplerle bırakabiliyormuş. Mesela adamın ayakkabıları kirliyse onun kötü kokabileceğini, bunu herkes bilirken kendisinin bilmeyeceğini varsayarak ilişkiyi bitirebiliyormuş. Şu anda 28 yaşında ve evli olan Sibel’in iki yaşında bir kızı var. Küçük kız güzel kokan çiçeklere bayılıyor, kopardığı çiçekleri annesine götürüyor ama Sibel hiç haz alamıyor. Bazen onları koklar gibi yapıyor ama çoğu zaman hemen başka bir şeyler yapmayı teklif ediyor kızına.
Aslında koku alma kabiliyetinin kaybedilmesi çok kolay. Olfaktör sinirler kıl kadar incedir ve her tür travmaya karşı hassastır. Kafanı dolap kapağına çarpman bile koku alma duyunu kaybetmene sebep olabilir. Sigara içmek, sık sık aseton gibi ağır kimyasallara maruz kalmak, kronik sinüzit, nazal polip (burun eti) gibi durumlar da buna sebep olur. Uzmanlar dünyada beş ya da 10 milyon kadar insanın koku ve tat alma bozukluğu yaşadığını tahmin ediyor. Koku alma duyusunun tamamen kaybolmasına anozmi deniyor. Doktorlar bu durumu düzeltmek için ameliyat yapabiliyor ama çoğu zaman başarısız olunuyor.
Anozmiden muzdarip birçok kişi, koku alma duyusunu herhangi bir kaza ya da rahatsızlık sonucunda kaybetmiş oluyor. 32 yaşındaki İstanbullu Ece ise, bu duyuyla doğduğundan beri tanışmamış. Ece, kokunun ne olduğunu bile anlayamıyor. Hayatında hiçbir zaman fırından yeni çıkmış kurabiyelerin kokusunu ya da yaz sıcağında binilen metronun kokusunu hissetmemiş. Sibel’in aksine o koku duyusunu hiç özlemiyor çünkü ne olduğunu bilmiyor: “Koku alamadığım için sadece bir kez çok üzülmüştüm. Üniversitedeyken en yakın kız arkadaşım hoşlandığı erkek onu öperken parfümünün nasıl koktuğunu anlatmıştı. Anlatış biçimi çok heyecanlıydı. İşte o zaman bir şeyleri kaçırıyorum diye düşündüm.”
Bu gerçekten önemli bir kayıp: Koku alma duyusu şehvet hissiyle kardeştir. Kinsey Institute’da yapılan bir araştırmaya göre, bir kadının hoşlandığı erkeğin parfümü, erkek orada olmasa bile onun başını döndürmeye yetiyormuş. Diğer araştırmalar ise erkeğin doğal kokusunun da aynı sonucu verdiğini gösteriyor. Üstelik anozmi, çoğu kez arzunun azalmasına neden olan depresyona da yol açıyor.
Herz’e göre koku duyusu bize uygun bir eş seçmemize de yardım eder. Bireyin öz kokusunu bağışıklık sisteminin yapısı belirler. 50 genden oluşan majör histokompatibilite kompleksi (MCH) de kişinin bağışıklık sisteminin DNA’sını oluşturur. Kadının bağışıklık sisteminin yapısı erkeğinkinden ne kadar farklı olursa, çocuklarının bağışıklık sistemi o kadar güçlü olacaktır. Eğer beraber olduğun erkeğin kokusu sana itici geliyorsa, içgüdülerin sana ondan uzaklaşman gerektiğini söylüyordur. Belki bu yazıda feromon kelimesi ne zaman geçecek diye bekliyorsun, işte şimdi: Feromon, hayvanlar tarafından salgılanan kimyasal uyarıcılardır. Fiziksel olarak kokuları hissedilmez, beynin belirli bir bölgesi tarafından algılanırlar. Herz, insanlarda beynin bu bölgesinin doğumdan sonra kaybolduğunu, feromonların insan ilişkilerinde rolü olamayacağını savunuyor. O yüzden, yürümeyen ilişkilerinin suçunu feromon uyuşmazlığına atma.
Sibel muhtemelen bir daha fesleğenin kokusunu alamayacak. Ama müziğin gücünü keşfetmiş: “Şimdi müziğe daha fazla bağlandım. İnsanlar ve anılarla, şarkılar sayesinde bağlantı kuruyorum.” İnsan beyni, bir duyunun yerini diğeri ile doldurmayı öğrenebilir. Cleveland’deki Case Western Reserve Üniversitesi’nden Doktor Daniel Wesson, beynin yeni şartlara adapte olabileceğini söylüyor:
“Mesela bir hayvanın koku almasını ve görmesini engellersek, diğer duyuları güçlenecektir.” Beş duyumuz birbirine bağlıdır ve hepsi aynı anda çalışır. Eğer bir yemek çok lezzetli kokuyor ama kötü görünüyorsa, beynin karar vermekte zorlanacaktır. Season of Taste kitabının yazarı Molly Birnbaum, bütün duyularından, özellikle de koku alma duyundan yüzde 100 verim alabilmen için daha dikkatli olmaya başlaman gerektiğini söylüyor. Dışarıda koşu yaparken araba çarpan 28 yaşındaki Molly üç ay boyunca koku alamamış, sonraki beş sene boyunca da bu duyusu kısıtlı kalmış. Şu an koku alma kabiliyetini geri kazandığı için şükrediyor ve tereyağından lavantaya kadar her şeyi büyük bir dikkatle kokluyor. Hayatını zenginleştirmek için parfüm kursuna bile yazılmış. Her şeyin kokusunu içine çekebildiği için kendini şanslı hissediyor. Her kokladığın çiçekte, insanda ya da ortamda yeni duygular biriktirirsin. Her insanın sevdiği ya da nefret ettiği kokular vardır. Taze biçilmiş çimen kokusu çoğu insanın hoşuna gider, çöp kamyonundan herkes nefret eder. Sentetik aromalara ise istediğin duyguyu yükleyebilirsin. Mesela erkek arkadaşınla tatile çıktığında, daha evvel kullanmadığın bir parfüm dene. Dönünce bu parfümü sadece özel günlerde kullan. Kokunun gücü, ikinizi de beraber vakit geçirdiğiniz o cennete götürmeye yeter.
En Sevilen Kokular
Women’s Health tarafından yapılan ankette, kadınlar koku alma duyusunu kaybetseydi en çok şu aromaların hasretini çekeceğini ifade etti:
1. Taze çiçekler
2. Kahve
3. Kek ve kurabiye
4. Yağmur
5. Temiz çamaşırlar
6. Sevgilinin teni
7. Sevgilinin parfümü
8. Taze biçilmiş çimen
9. Vanilya
Derleyen: Ece Çağlar