YALNIZLIĞIN YENİ BİLİMİ

Stresi yenmenin ve akıl sağlığınızı korumanın anahtarı biraz yalnız kalmak olabilir. Derya Kuş Yavuz derledi.

1

Adirondack Parkı, New York’taki en büyük koruma alanı. Yaklaşık 2,5 milyon hektarlık alanı kaplayan bu bölgede geyikler, Amerikan sığırları, ayılar ve su samurları yaşıyor. Bense 8,4 milyon insana ev sahipliği yapan New York City’de yaşıyorum ve bu insanların pek çoğu, sabah akşam gözümün önünde, telefonumda ya da bilgisayarımda beliriyor.

Görünen o ki, barış ve huzurla çevrili hayvanların bu noktada bir avantajı var. Ben de düşündüm; acaba telefon ekranını sonsuz yeşillikle değiştirebilir miydim? Ya siz?

Yalnızlıkla olan ilişkim biraz karışık. Her zaman yalnız geçireceğim bir doz zamanın bana iyi geleceğini hissederim ama hayatla bağlantımı kesme fikri beni rahatsız eder. Bu his erkeklerde ortak sayılır. Virginia Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı bir çalışmada, insanlara elektrotlar bağlayıp birer birer kiler büyüklüğünde bir odanın içine soktuklarında (ki benim New York’taki dairem de aynı büyüklükte sayılır), uzmanlar da bu sonuca vardı. Bilim insanları katılımcılara 15 dakika boyunca bu odada yalnız kalacaklarını söyledi ve ekledi: “Eğer sıkılırsanız, kendinize elektrik vermenizi rica ediyoruz.”

Deneyden önce tüm katılımcılar birer kez şoklandı. Kadınlara 2,3 miliamper, erkeklere ise 4 miliamper şok verildi. Oldukça acı vericiydi. Pek çoğu yeni bir şoktansa para ödemeyi tercih edeceklerini söylediler. İşte size zırdeliliğin kanıtı: Düşünceleriyle yalnız kaldıklarında erkeklerin üçte ikisi, aceleyle kendilerine en az bir kez daha şok verdiler. Aralarından biri kendini tam 190 kez şokladı. Tabii analistler onu “aykırı” olarak tanımlayıp verisini analizden çıkardılar.

Ama ben o adamı anlayabiliyorum. Beynimin dikkatini dağıtmakta ben de herkes kadar suçluyum. Bunu genellikle internette şuursuzca gezinerek yapıyorum. İş yerimden çıktıktan hemen sonra
e-postalarımı telefonumdan kontrol ediyorum. Arkadaşımla bir şeyler içerken, o tuvalete gittiğinde ya da yeni ve sıkıcı CrossFit bağımlılığından konuyu açtığında Instagram’a göz atıyorum. Ayrıca beni, AT&T and the Center for Internet Technology and Addiction’ın mobil kullanıcılarla yaptıkları ankette, telefonu çekmediğinde ya da telefonlarını unuttuklarında gerçek bir rahatsızlık hisseden yüzde 53’lük dilime dahil edebilirsiniz.

Aynı anket, yüzde 60’ımızın uyurken cihazlarımıza bir kol mesafesinde olduğumuzu gösteriyor. Ben de onlardan biriyim. Sabahları telefonun tuş kilidini gözlerimi açmadan bile kaldırabilirim. Genellikle ilk gördüğüm şey (penceremden giren loş ışıktan ya da yanımda uzanan nişanlımdan önce), telefonumun arkadan aydınlatmalı ana ekranı oluyor.

Bir problemim olduğu kesin. Muhtemelen sizin de…

Sosyal ağlarla fiziksel bir bağlantınız var.

Bu özellikle stres altında olduğunuzda geçerli. Almanya’daki araştırmacılar, erkeklerin toplum önünde konuşmaya zorlandıklarında, diğer insanlara daha arkadaş canlısı davrandıklarını gözlemledi. Muhtemelen stresi azaltmak için kendilerine arkadaş ve müttefik bulmaya çalıştıkları için oluyor.

Bir zümrenin parçası olmanın verdiği güven ve yeniden üretme konusunda sunduğu fırsatların motivasyonuyla ortaya çıkan ilişki kurma dürtüsü, insanoğluna gelişim sürecinin büyük bölümünde yardımcı oldu. Ancak bugün aynı dürtü, bizi kendimize zarar veren davranışlara yönlendiriyor. Facebook, LinkedIn ve Tinder her an parmaklarımızın ucunda. Ve biz giderek artan bir şekilde, stresli toplantıların, e-posta akınlarının ve sabah trafiğinde araba dur-kalklarının arasındaki boşlukları doldurabilmek için, sosyal ağlarda bir aşağı bir yukarı hareket edip duruyoruz.

Peki bunun bize faydası ne? Michigan Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, Facebook’a girenlerin (gerçek insan etkileşiminin aksine) yüzde 13’ünün, endişe sorunu yaşadıklarını ve yüzde 22’sinin yalnızlığa düştüklerini ortaya koydu. Her iki durumun da başlı başına oldukça etkili birer stres reaksiyonları olduğunu belirtelim.

O zaman sadede gelelim: Bizi daha büyük, daha güçlü bir soyun mensuplarıymışız gibi hissettirmek yerine, sözde sosyal medya olarak anılan şey, neden bizi daha gergin ve izole hale getiriyor? Ve bir sosyal bağlantı kurmanın en hızlı yolu hangisi? Cevap tabii ki yine sosyal medyada. İnternet bir uyuşturucu gibi ve ben Adriondacks’taki 2,5 milyon hektarın benim için bir rehabilitasyon olduğunu düşünmeye başlıyorum.

Araştırmacılar bir noktada hemfikir: Kendi kendinize geçirdiğiniz zamanın iyileştirme gücü var. Geçen yıl piyasaya çıkan ve 60 akademik araştırmadan makaleler içeren The Handbook of Solitude isimli kitabın editörü Robert Coplan, “Yalnızlık güneş ışığı gibidir. Birazı herkes için faydalıdır. Dışadönük ve öfkeli bireyler bile yalnızlıktan kazanım elde edebilir” diyor. Bilim, bana ormanda biraz yalnız zaman geçirerek beynimi yeniden eğitebileceğimi, gözümün önünde ekran olmadan ona görevini yaptırabileceğimi ve böylece, hayatımı oluşturan tüm özel anların kıymetini anlayabileceğimi söylüyor. Louisville Üniversitesi’nden Dr. Paul Salmon, “Yalnızlık izolasyon demek değildir. Dünya ile bağlantınızı kesmiyorsunuz. Biraz izne çıkıyorsunuz ve daha güçlü bir bağlantı kurarak dönüyorsunuz” diyor.

3

BENZER YAZILAR