Yemek yediğim halde açım!

Açlık hissini anlamak için haberimize göz atın. Yediğim halde açım diyenler yazıyı okumaya devam edin.

Yeme kontrolü bu iki hormona bağlı
Beynin, hipotalamus ile sindirim sistemi arasında acıkmayı ve doymayı belirleyen hormonsal mekanizmalardan en önemlileri leptin ve grelin hormonlarıdır. Leptin hormonu, organizma günlük aktivitelerini yerine getirecek kadar gıda aldığında devreye girerek doygunluk hissi uyandırır. Böylece dışarıdan gıda alımı durur. Grelin hormonu ise leptinin aksine açlık hissi uyandırır. Dolayısıyla bu iki hormon birbirlerine karşı zıt etkiler gösterir. Obezlerde leptin aktivasyonu azalmış, grelin salınımı artmış ya da her ikisi de değişmiş olabilir.

İlaç kullanımı obeziteyi tetikliyor
Hipotalamustan yeterli leptin salgılanmadığı ya da aşırı grelin salgılandığında obezite kaçınılmaz hale gelebilir. Bazı ilaçlar, (özellikle antidepresanlar) leptin-grelin dengesini bozarak kilo alımına neden olur. Son yıllarda bilim adamları leptin aktivasyonunu artırarak tokluk hissi uyandıracak ve böylelikle şişmanlığı tedavi edecek ilaçlar üzerinde çalışıyor ancak bu konuda etkin bir ilaç henüz geliştirilemedi.
Bir diğer görüşe göre de leptin aynı zamanda yağ dokusundan da salgılanmakta ve hipotalamusu etkilemektedir. Kanda düzensiz beslenme nedeniyle yağ oranı arttığında tokluk hissi uyandıran bu hormon beyne ulaşamaz, hipotalamustan salgılanan miktar yetersiz kalır.

Hafif yiyecekler atıştır ve 15 dakika ara ver
Leptin hormonu, yemeye başladıktan yaklaşık 20 dakika sonra harekete geçer. Leptin salgılanıp beyinde tokluk hissi uyandırıncaya kadar kilo yapacak derecede yemek yemek, yani aşırı hızlı yemek sakıncalıdır. Doktorlar kilo problemi olanlara, atıştırdıktan sonra en az 15–20 dakika beklemelerini tavsiye ediyor. Böylece az yiyerek daha çabuk tokluk hissedilebilirler.

Tiroit ve insülin direnci de önemli faktörlerden
Tiroit hormonları, metabolizma aktivitesini düzenleyen hormonlardır ve az salgılandığında metabolizma yavaşlar. Bu durumda kalori harcanma düzeyi düşeceği için alınan gıdalar yakılamayıp depolanmaya başlar.
İnsülin ise kan şekerini parçalayan ve enerjiye dönüştüren bir hormondur. Ancak bazı durumlarda kas, karaciğer ve yağ dokusu insüline karşı direnç geliştirir. Bu nedenle insülin kan şekerini parçalayamaz, kanda şeker oranı yükselmeye ve vücut gereğinden fazla kalori maddesi üretmeye başlar. Bu yükselme dışarıdan vücuda giren kalorilerle birleşince ihtiyaç fazlası kan şekeri yağa dönüştürülerek depolanır. Sonuç yine obeziteye çıkar ki, zaten günümüzde şeker hastalarının yüzde 80’i obezite problemiyle mücadele etmektedir.

Yağlanma erkeklerde göbekte, kadınlarda kalçada görülüyor
Yağlanma en çok erkeklerde göbek ve karın bölgesinde, bayanlarda ise kalça ve basen bölgesinde görülür. Bu yüzden bayanlar kilo verdiklerinde eski hallerine dönebilirken erkekler kilo verseler bile karın bölgesinde sarkmalar oluşur.

Yaşlandıkça kilo alma riski artar
Yaş ilerledikçe metabolizma yavaşlar. Metabolizma yavaşladığı halde dışarıdan alınan gıda miktarı eskisi gibi olursa bir süre sonra ihtiyaç fazlası kaloriler vücutta depolanmaya başlar. En iyisi yaş ilerledikçe kontrolsüz kilo alımını engellemek için yemek alışkanlığını disipline etmek ve düzenli egzersiz yapmak.

Obezite cinsel hayatı da vuruyor
Obezite, birçok hastalığa davetiye çıkardığı gibi, erkeklik hormonunun azalmasına da neden olur. Şişmanlık nedeniyle yağlar arttıkça testosteron miktarı azalır, cinsel istek ve performans düşer. Kadınlarda ise karın içi yağlar androjen algısını artırdığı için menopoz öncesinde kıllanma gibi sorunlar oluşur.

Polikistik over sendromu ve obezite bağlantısı
Polikistik over sendromu, nedeni tam olarak bilinemeyen bir yumurtlama bozukluğudur. Obezite mi polikistik over nedeni yoksa bu sendrom mu obeziteye neden olur, bu konu henüz netlik kazanmadı ama kesin olan bir şey var ki, bunlar birbirini tetikleyen durumlardır. Obez olup zayıflayan kadınlarda polikistik over tablosunun düzelmesi, obezitenin bu hastalığa neden olduğu görüşünü destekliyor.

Obezite kanseri de tetikliyor
Erkeklerde kanser nedeniyle ölümlerin yüzde 14’ünden, kadınlarda ise yüzde 20’sinden sorumlu olan obezite, savunma sistemini çökerterek kanser oluşumunu hızlandırır. ABD’de her yıl 300 bin kişi obezite nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu oran, sigaranın oluşturduğu hastalıklar ve kanserden kaynaklanan ölümlerden bile daha yüksek bir rakam. Bu durumun en kötü yanıysa her geçen yıl obez sayısının artması. Eğer tedbir alınmazsa 2050 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlasının obez kategorisinde yer alabilir. Bilinçli beslenme ve düzenli egzersizin obeziteyle mücadelede en etkin yöntem olduğunu artık biliyoruz.

Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Nörolog Dr. Mehmet Yavuz

BENZER YAZILAR