Yeni Dayanıklılık Yakıtı

Klasik diyetlerde vücudunuz karbonhidratlardan gelen glikozu (bir şeker tipi) glikojene çevirir. Kaslarınızda ve karaciğerinizde depolanan bu glikojen, zorlu egzersizler için hızlı bir şekilde enerji üretmenizi sağlar. Fakat vücudunuzun depolayabildiği maksimum glikojen, iki saatlik yoğun egzersizle tükenir.

Uzun mesafelere göz dikmediyseniz, bu glikojen yeterli olacaktır. Ancak triatlon sprinter’ı olmak yerine Ironman olmayı seçtiyseniz, bu durum sorun yaratabilir. İki saatlik mücadelenin ardından glikojen depolarınız boşalır ve vücudunuz enerji üretebilmek için kaynak arayışına başlar. Fakat bir şey bulamaz ve hata verir. Glijoken almak için koşu, yüzme ve bisiklet esnasında jele, içeceklere ve enerji barına yaslanırsınız.

Ketojenik diyet, vücudunuzun enerji kaynağı olarak karbonhidratlardan önce yağları kullanmasını sağlar. Karbonhidrattan sakınıp proteini sınırlandırdığınızda vücudunuz ketozis konumuna geçer. Yani yağları nasıl kullanması gerektiğini öğrenir ve koşu esnasında kaynak olarak şeker yerine yağları kullanmaya başlar. Bu da besinlerin sınırlayıcı faktör olduğu yarışlar için (dağlara çıkıp duvar tırmandığınız) idealdir. Çünkü vücudunuz aldığınız yağları tükettikten sonra, daha önceden depoladığı yağları tüketmeye başlar. Yağsız bir vücudunuz olsa bile, her türlü mesafede yetecek kadar vücut yağınız vardır. Bu yüzden de bitkin düşmezsiniz.

Vücudun bu sisteme adapte olduğu gerçeğini bilim de destekliyor. Ohia State Üniversitesi araştırmasına göre, düşük miktarda karbonhidrat tüketen ultra maratoncuların ve Ironman’lerin uzun süreli egzersizlerde, yüksek karbonhidrat tüketenlere oranla iki kat fazla yağ yaktığı ortaya çıktı.

BENZER YAZILAR