YENİLİĞİN RUHU ROLLS ROYCE

Rolls Royce Ghost Extended Wheelbase, 1 milyon avroluk değeriyle bugüne kadar test ettiğim en pahalı model. Tasarımı sizi geçmişe götürüyor, her bir detayı ise lüksün ve teknolojinin zirvesine.

Hatırı sayılır derecede otomobil kullandım.
Her teste aldığımız modelin direksiyonuna geçmek,
onları tecrübe etmek güzel bir duygu. Hele
bu otomobiller tasarımı ya da özellikleri ile farklı
modeller ise direksiyonunda kendimi özel hissetmişimdir.
Çünkü meraklı gözlerin hapsinde olmuşumdur.
Aslında o gözler bana değil, otomobile
bakıyorlar. Ama insanoğlu işte, bir an da olsa
havaya giriyorsunuz. İtiraf edeyim ki, bu yazının
sahibi Rolls Royce Ghost bugüne kadar kullandığım
en pahalı model ünvanına sahip. Ama ilk defa
bu otomobilin direksiyonunda kendimi kötü hissettim.
Çünkü bu kez, o meraklı gözler direksiyonun
sahibine değil, arka koltukta kimin
oturduğuna bakıyordu. Gerçekten moralim bozulmuştu.
1 milyon avroluk bir otomobilin direksiyonunda
olup kendini kötü hissetmek iyi bir şey
değildi. İşte o an, zengin olmanın ne demek olduğunu
anladım.

Dedim ya, bu sefer bakışlar farklıydı. Özellikle
lüks otomobillerin direksiyonundaki kişiler bu
bakışlarda daha öncüydüler. Neyse, bakışları bir
kenara bırakalım. Rolls Royce Ghost Extended
Wheelbase’yi anlatmak için küçük çaplı bir kitap
yazabilirim. Çok fazla detay var. Her dokunduğunuz
obje birkaç bin avro değerinde. Royal Motors
İstanbul tarafından kullanımımıza tahsis edilen
Rolls Royce Ghost’u sabah alıp, akşam teslim
etmemiz gerekiyordu. İstanbul trafiğinde yaklaşık
beş saat süren çekim zamanını düşersek, topu
topu üç saatlik bir kullanma fırsatı buldum. Bu
kadar zamanda onu iyi anlama şansımız maalesef
yoktu. Anladığımız kadarıyla anlatacağız o zaman.

BU DEVIN UZUNLUĞU 5569 MM, GENIŞLIĞI 1948 MM.
Arka koltuklarda boyunuz 2 metre olsa bile bacak
bacak üstüne atabilirsiniz. Hatta ısınma egzersizleri
bile yapabilirsiniz. Dingil mesafesi 3465 mm.
İç konfora fazlasıyla önem verildiği için biraz
bagajdan çalınmış. 490 litrelik bagaj hacmi her
şeyinize yeter tabii. Bu heybetin asıl özelliği,
motor kaputunun altında yatıyor. V12 motorun
563 HP gücü bulunuyor. 780 Nm’lik torku 1500
d/d’den itibaren alabiliyorsunuz. Bu şu demek;
gaza bastığınız anda bu ağır abi ok gibi fırlıyor .
Maksimum hızı 250 km/s ve 0-100 km hızlanması
4,8 saniye. Sanırım bu hızlanma değeri, otomobilin
iyi bir özeti. Kilosu var, gücü yüksek, doğal olarak
ne yaktığını merak edebilirsiniz. Fabrika
verilerine göre ortalama yakıt tüketimi 13,7 lt/100
km. Şehir içi değeri ise 20,6 lt/100 km. 10 saatlik
birlikteliğimizin sonunda, bilgi ekranında 26,9
lt/100 km’yi görünce anladım bu otomobilin
neden 953.275 avro olduğunu. Çünkü zengindim.
Zenginsem fazla tüketirim.

LÜKS VE TEKNOLOJİNİN ZİRVESİ
Tasarım olarak zaten geçmişe götüren bir havası
var. Sanırım ondan bu kadar çekici. RR logosunu
aracın her yerinde görüyorsunuz. Farların içinde,
jantların ortasında, koltuk başlarında vs. Sade,
estetik ve havalı dış tasarım, iç mekânda bir cümbüşe
dönüşüyor. İçerde sizi çok fazla detay karşılıyor.
Tuş takımları ve kullanılan malzeme fazla
lüks. Orta konsol, kapı içleri ve her boş alan karağaç
ahşaptan. Lambswool paspaslar, panoramik
cam tavan, ahşap çalışma masaları, TV alıcısı, arka
bölümde eğlence sistemi, ön ve arka koltuk havalandırmaları
en dikkat çeken özellikleri. Orta konsolda
bulunan bilgi ekranından her türlü bilgiye
ulaşmak mümkün. Navigasyon sistemi, USB, Bluetooth
ve hatta bu ekrandan trafik bilgilerini görebiliyorsunuz.
İBB’ye ihtiyacınız yok! İnce ve zarif
direksiyonu oldukça hassas. 2360 kg’lık ağırlığa
yön vermek için hiç zorlanmıyor. Zorlansa ayıp
olur zaten. Vites kolu direksiyon arkasında bulunan
kol üzerinde ve şanzımanı bu kolda bulunan
yuvarlak buton ile kullanıyorsunuz. Ahşap ve
krom detaylar, mücevherci dükkanında olduğunuz
hissini uyandırıyor. Teknolojinin yanında
manuel detaylar da gözden kaçmıyor. Havalandırma
yuvalarını bas/çek şeklinde kullanıyorsunuz.
Fotoğraflar her şeyi anlatıyor.

GERÇEK BİR EFSANE
Kapıyı açarken ilk dikkatinizi çeken şey, motor
kaputunun ortasında bulunan yuvadan çıkan
havalı logo oluyor. İlginç de bir hikâyesi var. 1884
yılında elektronik ve makine üreten bir fabrika
kuran Henry Royce, aynı yıl Londra’da otomobil
satan Charles Rolls ile tanışır. Bu ikili anlaşır ve
Royce’un yaptığı otomobilleri Rolls satmaya başlar.
Böylece artık bir klasik olan bu ismi, markaya
verme hikâyesi doğar. Otomobillerin adı Rolls
Royce olur. Kaputta bulunan logo ise 1911 yılından
geliyor. Logonun şekli, tasarımcının sevgilisini
temsil ediyor. Orijinal adı “spirit of ecstasy” yani
yeniliğin ruhu. Halk dilinde ise logoya “emily” adı
verilmişti.

BENZER YAZILAR