YOKSA EGZERSİZE BAĞIMLI MISINIZ?

Yaptığınız antrenman yetmiyor mu? Antrenman için buluşmaları iptal mi ediyorsunuz? O halde bu yazıyı kesinlikle okuyun!

Arkadaşlarınızla buluşmayı iptal ettiniz.   Haklısınız, bu hafta altıncı antrenmanı mutlaka tamamlamanız lazım. Zaten kim cumartesi akşamı spor salonunda çalışmak dururken dışarı çıkmak ister ki? Kulağa komik geliyor değil mi? Ancak bazı insanlar için daha fit, daha hızlı ve daha güçlü olmanın sınırı yok. Boston Üniversitesi’nde spor ve egzersiz psikologu olan Dr. Paul Russell “Eğer asla yeterince antrenman yapamadığınızı hissediyor, antrenmana gidemediğiniz zaman kendinizi sinirli hissediyorsanız bir antrenman bağımlısı olabilirsiniz” diyor.

Başladınız mı bırakamazsınız

Egzersiz bağımlılığı, ‘sempatik tahrik hipotezi’ adındaki teoriden yola çıkıyor. Salona gittiğinizde ya da antrenman yaptığınızda vücudunuz sizi iyi hissettiren hormonlarla dolar. Beyniniz, acıyı azaltan, sakinleştiren ve birkaç bardak şarap etkisi yaratan endorfin hormonunu salgılarken, sinirleriniz serotonin ve norepinefrin üretme yarışına başlar.
Dr. Russell, “Yarım saatlik antrenman sonunda vücudunuz, normalde ürettiğinden beş kat fazla endorfin üretir” diyor. Neden daha fazla istediğimiz antrenman istediğimiz işte böylece belli oldu. Fitness Industry Association tarafından, 2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre spor salonuna başlayanların yüzde 60’ı ilk 12 ay boyunca salona devam ediyorlar. Yani bir kere başladığımızda bırakamıyoruz.

Bağımlılık, vücudunuz antrenman sırasında salgılanan hormonlara bağışıklık kazandığı noktada başlıyor. Macaristan’daki Pecs Üniversitesi’nde spor psikoloğu olan Dr. Attila Szabo, “Aynı endorfin etkisini yakalamak için her seferinde daha çok egzersiz yapmaya çalışıyoruz” diyor.

İşte bu nokta, sağlıklı bir erkeğin bağımlı hale gelmesi demek oluyor. Çünkü antrenman yapmak bir süre sonra sağlıksız hale geliyor. Dr. Szabo, “Dinlenme günleri azalıyor. Sakatken bile antrenman yapmaya çalışıyorsunuz. Bu durum tendonlarınızla bağlarınızı sakatlama ihtimalinizi artırıyor” diyor.
Aşırı antrenman konusunda ABD’li kişisel antrenör olan Michael Lopez tam bir uzman sayılır. Lopez’in antrenmanı tam bir egzersiz tüketim çılgınlığını sergiliyor. Sadece işiyle antrenmanı birleştirebilmek için kişisel antrenör olmuş. “O rahatlama etkisine bağımlı olmuştum. Sürekli kendimi zorluyordum. Yaptığım antrenmanlar asla yeterli olmuyordu.Hep daha formda olmak istiyordum.”

Antrenman mı kız arkadaşınız mı?

Lopez 18 yaşında, çıta gibi zayıf halde spora başlamış. Önce, sarf ettiği eforun vücudunda yaptığı değişikliklerden etkilenmiş. “Ağır antrenmanlar sonrasında yaşadığım aşırı rahatlama duygusu bir süre sonra yetmemeye başladı” diyor. Kısa süre sonra antrenmana bağımlı hale gelmiş. Mike’nin bu bağımlılığı ilişkilerini bile etkilemeye başlamış. “Antrenman kampına gitmek için kız arkadaşımla olan tatil planını iptal etmiştim. Hatta onun için önemli olan birkaç günü de antrenman yapmak için kaçırmıştım. Zaten sonrasında da ayrıldık.”

Mike için antrenmana gidebilmek, uzun ilişkilerini feda etmek için yeterli bir sebep. “Benim için asıl bağımlılık kaynağı, vücudumun şekillenmesinin bana verdiği haz” diye itiraf ediyor. “Gönül ilişkilerim sadece birkaç hafta sürebiliyor. Bundan şikayetçi de değilim. Çünkü onların verdiğinden daha fazlasını antrenmanlarımdan alıyorum.”
Sizin sonunuz da böyle olmasın. Dr. Russell, “Eğer her hafta antrenman yoğunluğunuzu yüzde 10 artırıyorsanız, motivasyonunuz sizi ele geçirmiş demektir”.

Tabii bu şekilde devam edecek diye bir kaide yok. Endorfin bağımlılığını yıkmanın bir kaç yolu var. Mesela beslenme düzeninizde endorfin salgılanmasını sağlayan yiyecekleri (çilek, çikolata, susam) ekleyebilirsiniz. Bir başka yolu ise vücudunuzun endorfin toleransını düşürmek. Bunun için ilk yapmanız gereken kardiyo antrenmanlarını azaltmak.
Peki neden kardiyo? Bunun için maraton koşucularının beyin tomografilerine bakmamız gerekiyor. Maraton koşucularının yaptıkları yoğun antrenman sonucunda vücutlarının aşırı derecede endorfin salgılandığı ve yarışa ancak bu şekilde devam edebildikleri bir şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa dolaşırdı (Soyunma odasında bunu mutlaka duymuşsunuzdur). Ta ki 2008 yılında Almanya’da Dr. Henning Boecker önderliğinde yapılan bir araştırma bunun doğruluğunu kanıtlayana kadar. Uzmanlar 10 maraton koşucusunun iki saatlik yarış öncesinde ve sonrasında çekilen beyin tomografilerini karşılaştırdıklarında, endorfin seviyelerinin yarış sonrasında normalin çok üzerinde olduğunu gördüler. Aynı süre antrenman yapan ‘powerlifter’larda ise endorfin seviyeleri arasındaki fark çok daha düşük düşük çıktı. Yani eğer endorfin bağımlılığınızı kırmak istiyorsanız, işin sırrı aerobik egzersizin seviyesini düşürmekten geçiyor.

BENZER YAZILAR