YUMURTALIK KANSERİNİ TANI

Yumurtalık kanseri kadınların gizli düşmanıdır. Ancak bedenine özen gösterir ve bazı tehlike sinyallerini önceden bilirsen, onu alt edebilirsin.

İstanbul’da yaşayan 37 yaşındaki Reklam Koordinatörü Gizem’in meme kanseri olduğu, genç kadına kısırlık tedavisi uygulayan doktorun istediği bir mamografinin ardından ortaya çıkmış; sonrasında konu hakkında birçok spekülasyon yapılmış. Acaba bu durumun sebebi tüp bebek uygulamaları olabilir miydi? Uzmanlar bunu reddetti. Tüp bebeğin meme kanseriyle doğrudan bağlantısı olduğuna dair bir kanıt bulunamamıştı. Fakat kısa süre sonra yapılan bir araştırma, kısırlık tedavilerinin yumurtalık kanseri riskini arttırdığını ortaya çıkardı.

Detaylı incelemeler sonucunda ise, bu uygulamanın en başta düşünüldüğü kadar tehlikeli olmadığı görüldü. (Yandaki “Tüp bebek tehlikeli mi?” başlığına bak.) Yapılan araştırmaların faydası, sessiz katil olarak bilinen yumurtalık kanserinin tekrar gündeme gelmiş olmasıydı. Yumurtalık kanserine, meme kanserine oranla daha az rastlanıyor ancak bedende çok hızlı gelişiyor ve ölüm oranı bir hayli yüksek. Son aşamada olan hastaların dörtte üçü, beş yıl içinde hayatını kaybediyor. (Bunun da yaklaşık olarak sekizde biri, 45 yaşın altındaki kadınlar.)

Washington Üniversitesi’nin Jinekolojik Onkoloji Bölümü Direktörü Doktor Barbara Goff, “Yumurtalıklardan oldukça yüksek miktarda kan geçer ve aynı zamanda her yönden hormonlarla kaplanmış durumdadırlar; bu da kanser oluşumu için ideal bir ortamdır” diyor. Kaldı ki, görüntülenmesi de pek kolay olmadığından ve belirtiler zor anlaşılıp yanlış yorumlandığından, hastalığın erken teşhis oranı oldukça düşüktür. Dolayısıyla kendini korumak için yapabileceğin en iyi şeyler, ne kadar risk altında olduğunu bilmek, bedenine önem vermek ve tehlike sinyalleri hakkında bilgili olmak.

Sessiz Tehlike

Önce kısa bir anatomi bilgisi verelim: Yumurtalıkların iki badem büyüklüğündedir; rahminin iki yanında yer alırlar ve görevleri oldukça önemlidir. Birisi dişilik hormonları olan östrojen ve progesteron üretimi için, diğeri de yumurta üretimi için çalışır. Her ay yumurtalığın bir yumurtayı serbest bırakır, gerisini zaten biliyorsun.

Çoğu kadının yumurtalıkları düzenli çalışır fakat bazen bilinmeyen nedenlerle bu bölgedeki hücreler fazla üretim yapar ve zarar verici olmaya başlayabilir. Böyle bir durumda bile yumurtalıklar hemen tepki vermez. Kanserin en yaygın belirtileri şişkinlik, karın ağrısı, mide ekşimesi, hemen doyma hissi, kasık ağrısı ve sık sık idrar yapma ihtiyacıdır. Ancak bu belirtiler, çoğunlukla bir sindirim sistemi rahatsızlığı ya da huzursuz bağırsak sendromu ile karıştırılarak doktorun ve hastanın gözünden kaçabilir. Sonuçta tümör büyüyüp yayılana kadar fark edilmez.

Hem meme, hem de yumurtalık kanseri erken teşhis edildiğinde, hastanın yaşama oranı yüzde 90’dır. Ancak meme kanseri vakalarının yüzde 60’ı erken teşhis edilebilirken, yumurtalık kanseri vakalarının yüzde 60’ı maalesef geç saptanır ve tümör vücudun başka bölgelerine (genellikle de karın kısmına) sıçramış olur.

Bir diğer problem ise görüntüleme konusunda ortaya çıkıyor. Yumurtalıklar vücudun derinliklerinde yer aldığından, doktorun muayene edebilmesi bir hayli güç. Kaldı ki, mamografi ya da Pap smear testine eşdeğer bir seçenek, yumurtalık kanseri için mevcut değil. Kanser tespiti için günümüzde kullanılan uygulamalar ise, transvajinal ultrasonografi ve bunun yanı sıra CA125 kan testi (kanser belirtisi gösteren proteini araştıran bir test). Ancak düzenli yapılsa dâhi, birçok vakanın erken teşhis edilebilmesinde bu testler yeterli olamıyor. Hatta 2011 yılında Journal of the American Medical Association’da yayımlanan bir çalışmada, yıllık taramaların ortalama risk taşıyan kişilerin durumuna hiçbir katkıda bulunmadığı ve hatta yanlış sonuçlar verebildiği belirtilmiş. New York’taki Memorial Sloan- Kettering Kanser Merkezi’nden Doktor Martee L. Hensley, “Mamografide yanlışlık yapıp pozitif sonuç almak, hemen memenin alınmasına neden olmayabilir. Ancak aynı hata yumurtalık kanseri testinde yapıldığı takdirde, ameliyatla sonuçlanabilir” diyor.

Ufuktaki Umut

Şu anki duruma baktığımızda, yumurtalık kanserinin genel görünümü hakkında olumlu konuşmak pek mümkün değil. Ancak Houston’daki MD Anderson Kanser Merkezi’nden Jinekolojik Onkoloji Profesörü Karen Lu, gelecek için daha iyimser olabileceğimizi söylüyor; en azından görüntüleme tekniklerinin ilerleyeceğini düşünüyor. Uzmanlar, önceden kanser teşhisi konmuş kişilerde hastalığın yeniden

nüksetmesini önleyebilmek için çeşitli aşılar üzerinde çalışıyor. Bunun yanında, yapılan araştırmalar kanser riski yüksek olan kadınların dâhi endişelenmesine gerek olmadığını gösteriyor. (“Riskini Belirle” başlıklı yazıya göz at.)

Araştırmacılar ayrıca fallop tüpleri üzerinde de çalışmalar yapıyor; zira bazı bilim insanları kötü huylu tümörlerin önce tüplerde başladığını, ardından yumurtalıklara sıçradığını ileri sürüyor. Bu, genç hastalar için iyi bir haber sayılır çünkü menopoz öncesinde yumurtalıkların alınması, östrojen seviyesinin büyük oranda azalmasına neden oluyor ve bu da uzun vadede kalp sorunlarına ve kemik erimesine yol açabiliyor. Fox Chase Kanser Merkezi’nden Doktor Michael Seiden, “Çalışmalar hâlâ tam olarak sonuçlanmamış olsa bile, olasılıklar bizi heyecanlandırıyor. Çünkü teorik olarak bu durumda tüpleri alıp yumurtalıkları bırakabiliriz, böylelikle de kısırlığı engelleriz” diyor.

Kanser riskini azaltmak için, bugünden başlayarak senin de yapabileceğin birkaç şey mevcut:

Yumurtalık fonksiyonlarını düzelt. Uzmanlar nedenini tam olarak bilmese de, bir kadının en azından bir kez doğum yapması ve emzirmesinin riski azalttığı bir gerçek. Nedeni, büyük ihtimalle her ikisinin de yumurtalıklardaki aktiviteyi azaltan unsurlar olması. Ancak bu etkiden yararlanmak için mutlaka anne olman gerekmiyor, doğum kontrol hapı kullanmak da aynı etkiyi sağlıyor. Sadece beş yıl boyunca hap kullanan kadınlarda yumurtalık kanseri riski, sonraki 10 yıl boyunca yüzde 30 oranında azalabiliyor.

Brüksel lahanası, lahana ve karnabahar ye. Tüm bu besinler, “sulforafan” adı verilen kanser önleyici fitokimyasallar barındırır. National Institutes of Health tarafından yapılmış olan yeni araştırmalar, yağ alımının (özellikle hayvansal yağların) azaltılması hâlinde kanser riskinin düştüğünü gösteriyor.

Normal kiloda kal. Kadınlarda beden kitle indeksinin (BKİ) yüksek olması, yumurtalık kanseri riskini arttıran bir faktör. İdeal kilonda kalmaya gayret et.

Yılda bir kez kontrole git. Lu, “Yapılan kontrollerin yumurtalık kanserini hemen tespit edeceğini söylemek mümkün değil. Ancak yine de doktora gittiğinde ona belirtiler hakkında soru sorabilirsin” diyor. En yaygın görülen belirtilere (özellikle onlarla daha önce hiç karşılaşmadıysan) dikkat etmende fayda var. Doktoruna danışmaktan asla çekinme; bunda kesinlikle utanılacak bir şey yok. Goff, “Çoğu zamanbelirtiler yumurtalık kanseri-nin habercisi değildir. Fakat be-lirtiler inatçıysa ya da son iki, üç hafta içinde kötüye gitmişse, bunları görüşmek için hemen jinekoloğunu ziyaret et” diyor.

Yumurtalıkların Bir Başka Düşmanı

Nedeni tam olarak bilinmese de, üreme döneminde olan bazı kadınlarda, bir yumurtalık kanseri türü olan germ hücreli tümör (GCT) ortaya çıkabiliyor. Bu tür kanserde tümör, yumurtalığın yüzeyinde değil, yumurta üretme hücrelerinde belirir. Yumurtalık kanseri vakalarının yüzde beşini oluşturan bu tümörler genelde tek yumurtalıkta görülür ve jinekoloğun yapacağı pelvik muayene sırasında ya da transvajinal ultrason ile görülmesi daha kolaydır. (Dışta görülen belirti ise karın şişkinliğidir.) Doktor Barbara Goff, “Ameliyat ve kemoterapi gerekli olsa bile, bu tip kanserler rahatça tedavi edilebilir. Teşhis edilmiş hastaların çoğu rahmini ya da diğer yumurtalığını da aldırmak zorunda kalmaz; böylece kısırlık problemi de ortaya çıkmaz” diyor.

RİSKİNİ BELİRLE

Genelde genetik faktörler önemli rol oynar. Ancak diğer etkenleri de öğrenmende fayda var.

Endometriyoz (çikolata kisti), kısırlık ve regl döngüsünün erken yaşta başlaması gibi etkenler, tıpkı ailede görülmüş olan meme ya da yumurtalık kanseri vakaları kadar riski arttırır. Ancak en yüksek risk değerlendirmesi için DNA’ya bakmak gerekir: Genellikle vakaların yüzde 10’u genetiktir.

BRCA1 ve BRCA2 genlerinde (her ikisi de normalde DNA’nın tamir edilmesinde devreye girer) bu mirası taşıyan kadınlar, yumurtalık kanseri için daha fazla risk altındadır. BRCA2 mutasyonu yüzde 15 ile 27 arası hayati risk içerirken, BRCA1 mutasyonunda risk yüzde 40’a kadar çıkabilir. Her iki durumda da, risk taşıyan kadınlar 40 yaş civarında ya da sonrasında hastalanmaya başlar. (60 yaşından sonra kanser teşhisi konmuş hastalarda ise hayati risk yüzde 1,4 civarındadır.)

Doktor Coleen Feltmate, “Bir kadında bu mutasyonlardan biri mevcutsa, her altı ayda bir CA125 testi ve transvajinal ultrason testi yaparız. Önce bebek konusuyla işinin bitmesini bekler, sonra yumurtalıkların ve tüplerinin alınmasını öneririz. Operasyon sayesinde risk yüzde 96 oranında azalır” diyor.

Araştırmalar, hasta 35 yaşını doldurduktan hemen sonra ameliyatın yapılması gerektiğini gösteriyor. Ancak bilim, riski azaltacak ve operasyona gerek bırakmayacak başka yöntemler olabileceğini de savunuyor. Bir örnek vermek gerekirse, doktorlar BRCA1 ve BRCA2 genlerinin oldukça uzun olduğunu ve mutasyonun bu genlerin herhangi bir kısmında olabileceğini biliyor. Dolayısıyla nerede olduğu doğru tespit edilirse, risk kesinleşir ve böylece doktor kişisel bir önleyici tedavi plan hazırlayabilir.

Dahası, Journal of the American Medical Association tarafından yayımlanmış bir çalışmada, BRCA mutasyonları taşıyan kişilerin, mutasyon taşımayanlara göre tedavi sonrasında hayatta kalma oranlarının daha yüksek olduğu tespit edilmiş.

Eğer ailende yumurtalık kanseri yaşamış kişiler (birinci veya ikinci dereceden akraban olan iki kişi ve daha fazlası) varsa, BRCA kan testi yaptırmak için bir genetik uzmanına danışmanda fayda var. Uzmana aynı zamanda Lynch Sendromu adı verilen, yumurtalık kanseri ile bağlantılı bir başka genetik problem hakkında da danışabilirsin. Eğer ikisinde de sonuç pozitif çıkarsa, içinin rahat olması için hemen bir jinekolojik onkoloji uzmanıyla görüş. Böylece tüm seçenekleri beraber gözden geçirip, önleyici bir karar verebilirsiniz.

Yüksek risk taşıyan kadınlar için rahatlatıcı olan bir nokta ise, anne olmak için acele etmek zorunda olmamaları. Ameliyatı erken yaşta olsalar bile, bilimsel gelişmeler yumurta dondurma işlemini gün geçtikçe daha başarılı hâle getiriyor. Yumurtalıklar ve tüpler alınsa dâhi, rahme yumurta ekilebiliyor. Kısacası, bebek sahibi olmak için mutlaka yumurtalıklarına ihtiyacın yok.

Tüp Bebek Tehlikeli Mi?

Yapılan son araştırmalar bu soruyu gündeme getiriyor. İşte gerçekler:

Tüp bebek gibi kısırlık tedavilerinde, yumurtalıklara yüksek dozda birçok suni hormon verilir ve birden fazla yumurta salınmasına yol açılır. (Bunlar daha sonra laboratuvarda döllenerek tekrar rahme transfer edilir.) Problem şu ki, her ay ovülasyon döneminde doğal şekilde yumurtalık duvarını aşan tek bir yumurta bile, teorik anlamda kanser riskini arttırır.

Boston Brigham and Women’s Hospital’ın Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Doktor Colleen Feltmate, “Bedenin oluşan hasarı onarmaya çalışırken (tüp bebek uygulaması sonrası dâhil) ne kadar fazla hata meydana gelirse, o kadar fazla mutasyona uğramış hücre ortaya çıkar” diyor. St. Louis Üreme Merkezi’nin Medikal Direktörü Doktor Sherman Silber ise, hamilelik ve doğum kontrol hapı gibi yumurtalık faaliyetini azaltan unsurların, kanser riskini de azalttığını söylüyor. Ancak doktorlar, aynı faaliyeti arttıran kısırlık tedavisi gibi etkenlerin, riski de arttırdığı görüşünde.

Yapılan bir çalışma, şu sorunu da doğruluyor: Uzmanlara göre, tüp bebek tedavisini bir ya da daha fazla kez denemiş olan kadınlarda yumurtalık kanseri gelişme riski, diğer kadınlara göre dört kat fazla. Haberler başta ürkütücü geldiyse de, yakın zamanda yapılan incelemelerde o kadar korkmamıza gerek olmadığı anlaşıldı. Risk dediğimizde aslında sadece yüzde 0,4’lük bir artıştan bahsediyoruz. Ayrıca borderline tümör denilen tür, aslında farklı bir kanser türü. Bu tip kanser hem yavaş ilerliyor, hem de tedavi edilebiliyor. Feltmate, “Borderline yumurtalık kanser tümörleri kavun büyüklüğünde olabildiğinden ameliyat gerektirir. Buna rağmen ölümle sonuçlanma oranı çok daha az” diyor.

BENZER YAZILAR