RW: Milli takım sporcusuyken veya Efes’te basketbol oynarken antrenmanlarında koşu yer alıyor muydu? Kendi kendine de koşuya zaman ayırıyor muydun?
ARB: Efes’te oynarken saha içinde koşardık. Ancak kürek çekerken çok sıkı koşu idmanlarımız olurdu. Genellikle dağlarda tepelerde koşardık. Ancak ben koşuyu hiç sevmezdim. Kürek çekmek dururken neden koştuğumuza anlam vermezdim pek. Tabii o sıralarda küçüktüm ve spor bilimi, antrenman bilimi adına bir şey bilmiyordum. Antrenörüm koşu idmanı verdiği zamanlarda geride kalıp ağaç altında yattığımı veya kestirmelerden döndüğümü hatırlarım. Buna rağmen kondisyonum hep iyiydi. Acaba o antrenmanlarda verimli koşsam, kim bilir daha neler yapardım diye düşünüyorum bazen.
Türkiye’de koşucu ve koşu organizasyonu sayısının artmasını, koşu sporunun “kolay” olması dışında neye bağlıyorsun?
Kolay, evet kritik cevap bu aslında. Bunun yanında, büyük spor markalarının koşu sporuna yaptığı yatırımlar, etkinlikler, devletin ve belediyelerin koşu sporuna verdiği destek de bu sporun şahlanmasında büyük önem arz ediyor. Ülkemize yeni gelen markaların pazardaki yer arayışları, onları sponsorluklara ve etkinliklere yöneltti. Bu da bizim gibi sporcu ve organizatörlerin işine geliyor.
Güney Kutbu’nu 922 km yürüyerek geçen ilk Türk olma hayali nasıl doğdu?
Arkadaşım Nasuh Mahruki ile sohbet ederken ortaya çıkmıştı. Kimsenin yapmadığı bir şey yapmak istiyorum demiştim. Girilmesi yasak rezerv alanları dışında, yerkürede gidilmedik, insanoğlunun keşfetmediği pek nokta kalmadı. O zaman Türk insanının gitmediği, ulaşmadığı bir yere kas gücü ile gideyim, ilk ben yapayım dedim. Anında aklıma Güney Kutbu geldi. Aslında bu konuşmadan bir yıl önce, Güney Kutbu’nun keşfinin 100’üncü yılı anısına bir keşif yarışı organize edilmişti. Bir arkadaşıma da “Bunu yapabilecek bir takımınız varsa davet edebilirsiniz” demişler. O da bana söylemişti, ancak bir ay kala söylediğinden kabul etmedim. Zira Güney Kutbu’nda kas gücüyle yarışmak bir ayda hazırlanılacak bir şey değil. Güney Kutbu keşif projem böyle doğdu. İki yıl önce bir banka ile proje için imza aşamasına kadar geldik. Fakat son anda TV’de çıkacakları bir reklam projesine tüm paralarını yatırdıkları için projeme destek olamayacaklarını söylediler. Bu arada sırf reklamda oynayan şahıs için ödedikleri ücret, benim tüm proje bedelimin kat be kat üstündeydi. Aslında bu bir hayal değil. Bir gün gelecek, gerçekleştireceğim. Bundan eminim. Kimsenin başarmadığı, başaramayacağı bir şeyi, hatta aklına bile gelmeyecek bir şeyi yapıyor olmak beni kamçılayan dürtü.