Tek kolu kırık şekilde bir dünya şampiyonuyla unvan maçına çıkmak. Sanki cesaret nedir sorusunun cevabı gibi değil mi? Atakan o dövüşten önce rakibiyle katıldığı basın toplantısında rakibini
yenebileceğini anladığını söylüyor: “Basın toplantısında rakiple yüz yüze geleyim dedim. Çok atarlı bir rakip hissedersem, belki de kendimi riske atmam diye düşündüm. İtalyan rakibimle göz göze
geldim ve onu yenebileceğimi hissettim. Üçüncü raund’da uçan dizle nakavt ettim. Kemeri aldık.”
Zaten Atakan Arslan ile ilgilenen ve daha öncesinde de teklif götüren Glory yetkilileri bu başarıdan sonra artık Atakan’ı Glory dövüşçüsü yapmak konusunda kararlıydılar. Atakan’ın 2013 yılının
Aralık ayında kazandığı başarıdan sonra onunla sözleşme imzaladılar ve sadece üç ay sonra ilk maçına çıkardılar. İlk maçını kırık kolunun etkisiyle yeteri kadar hazırlanamamasına rağmen
hakem kararıyla kılpayı kaybeden Atakan Arslan, şimdi bu en prestijli dövüş arenasında ikinci maçına hazırlanıyor.
Peki Atakan kendisini bir dövüşçü olarak nasıl tanımlıyor? “Ben sabit dövüşmüyorum. Bu da benim daha fazla başarılı olmamı sağlıyor. Ne yapacağı belli olmayan bir adamım. Genelde sağsol
kroşe ve ardından low kick gibi alışılmış kombinler tercih edilebilir. Ancak ben bu şekilde dövüşmüyorum. Benim zamanlamam çok iyi. Özellikle zıplayan dizlerim çok etkilidir. İmza
diyebiliriz. Dışarıdan bakıp Atakan’a dikkat et diyeceğin zaman, dizlerine dikkat et diyebilirsin. Ben 20 maç yaptıysam 18’ini, yani nakavtlarımı dizle almışımdır. Rakiplerim bunu biliyor fakat zamanlamam çok iyi olduğu için buna karşı çalışmaları bir şey ifade etmiyor. Yakalarsam kaçarı yok.”